20 Ekim 2018 Cumartesi

KUANTUM DENİNCE...

Kuantum, son yüzyılın çokça konuşulan ama ne olduğu tam olarak anlaşılmayan ve anlatılamayan bir kavramı...


Evet, son yüzyıldır bilim insanları büyük bir araştırma içindeler ve sonuç olarak kuantum denen bir kavram hayatımıza girdi.
Ancak, gelin görün ki, bu konuda önde gelen bilim insanları da dahil olmak üzere, kuantumun ne olduğunu kimse tam ve anlaşılır şekilde anlatamıyor.
Çok konuşulan, kime sorsanız, önce "Kuantum mu? tabi biliyorum" dediği, ancak haydi anlat dediğinizde bir türlü tarif edemediği, izah edemediği bir kavram.

Peki, nedir bu kuantum denen şey, neden anlaması ve anlatılması bu kadar zor?
Bilimsel bir tarif yapacak olursak kuantum; moleküler, atomik ve atom altı seviyede madde ve enerjinin doğasını ve davranışını inceleyen, modern fiziğin önemli bir çalışma alanıdır. Bir başka şekilde ifade edecek olursak; kuantum gözle görülemeyen ufak parçacıkların ve kuvvetlerin nasıl çalıştığını anlatan bir kavramdır. 

Anlaşılması 5 duyumuz ve bildiğimiz fizik kuralları ile tarif etmeye çalıştığımız için zordur. Zira, kuantumun kendi içinde prensipleri, ve dinamikleri bugüne kadar öğrendiğimiz fiziki alem prensiplerinden çok farklıdır. 

Maddelerin neden yapılmış olduğunu artık biliyoruz; elektron ve kuark adı verilen gözle görülemeyen atom altı parçacıklar. (Kuark, bir tür temel parçacık ve maddenin temel bileşenlerinden biridir.) 

Kuarklar, bir araya gelerek hadron olarak bilinen bileşik parçacıkları oluştururlar. Bunların en kararlıları, atom çekirdeğinin bileşenleri proton ve nötrondur. İşte, kuantum dünyası tam da bu küçük ve görülemeyen parçacıkların davranış biçimlerinden oluşur. 

Tıpkı ruhsal dünyamız gibi, gözle görülmeyen bir kavramın tarifi... 

Yolumuz yine 5 duyu ile algılaması zor bir alana çıkıyor. Bu noktada kuantum ruhsal dünyayı daha iyi anlamak için, insanlık aleminin önüne konan bir köşe taşı da diyebiliriz.

Kuantumla ilgili bir çok teori ve kavram vardır. Bunlara örnek olması için kuantum mekaniği, kuantum fiziği, şıçrama, eşleşme, kuantum entropisi gibi kavramları sayabiliriz. Bütün bu kavramlarla ilgili olarak onlarca, yüzlerce bilgiye ulaşabilirsiniz ama inanın bana okuyacağınız bilgi size net olarak bir şeyleri anlatmayacak. 
Sebebi bana göre aslında çok basit, spritüel alem ve kuantum dünyası bildiğimiz fiziki alemin dışında bir dünya ve kuantum dünyası fiziki alemden spritüel aleme bir geçiş kapısı. Eğer kuantum dünyasına girmek istiyorsak, cevaplar spritüel alemde gizli.

Dolayısı ile bilim insanları dahi, halen ne olduğunu anlamamış ve anlamaya çalışırken, bizler gibi sıradan insanların anlamasını beklemek şaşırtıcı değil mi? 

Son yıllarda konuya merak saran bir kişi olarak, kuantumu başka bir pencereden, başka bir gözle anlatmaya çalışacağım.

Kuantumu anlayabilmek için, bildiğiniz fiziki alem kuralları ile düşünce sistemimiz maalesef çok dar ve kifayetsiz kalır. Bu konuda mesafe kat edebilmek için ruhsal dünyanızın kapılarının da açık olması gerekir. 
Kuantumu ancak ruhsal alemin değerleri ve kuralları ile anlayabilirsiniz. 

Bunun dışında, eğer anladım diyen birisi varsa, sadece ona sorun, "Bana kuantumu anlatır mısın?" İnanın size uzun cümleler kurup bir takım teorilerden, bilim insanlarından, kuramlardan bahsedecek ve sonunda siz hiçbir şey anlamayacaksınız. Çünkü, sorun sizde değil, size anlatan ne olduğunu anlamış değil ki, size anlatabilsin.

Kuantumun bilim insanları dahil, bizler tarafından halen anlaşılamamasının yegane sebebi, olayları tamamen fiziksel dünya gözü ile algılamamız ve değerlendirmemizden kaynaklanıyor. Tamam, bilim insanlarını anlayabiliyorum, formasyonları gereği bir şeyleri teoriden pratiğe geçirirken deneyler, testler gibi çalışmalarla görsel ve matematiksel olarak ispat etmek istiyorlar ve bulamadıkları şeylere de şüphe ile yaklaşıyorlar.

Çünkü ellerinde sadece fiziki alemin araçları, ölçüleri, kavramları, kuralları, ön yargıları var. Halbuki, konuştuğumuz şey bildiğimiz alemin dışında, bambaşka bir alem ve o alemin de kendine mahsus kural ve kaideleri var. Bilim insanlarının şüphe ile yaklaşmasına bir itirazım yok, bu da bilim insanı olmanın doğasında, zaten olmazsa olmaz bir durum ama daha ne olduğunu anlamadan, bazılarının en baştan her şeye karşı çıkmasını anlayamıyorum.

Halbuki bilim insanı daha geniş düşünebilmeli, mutlak doğru diye bir şeyin olmadığını, doğrunun değişken olduğunu, onun için her zaman bir açık kapı bırakmaları gerekliliğini bir felsefe haline getirmeli. Bilimin de zaten daha ileri gidebilmesi, bu şekilde düşünebilen ve gelişmelere açık yapıda olan az sayıdaki bilim insanları sayesinde oluyor.

Bir şeyin çok iyi anlaşılması gerekir ki, o da bilim denen şey, yaşadığımız evrende olan şeyleri izaha; neden , niçin, nasıl olduklarını anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. 

Dolayısı ile bilim insanlarının yapması gereken evrenin akışına karşı çıkmak değil, onu anlayabilmek, neden niçin sorularına yanıt bulmak. Ancak, sorun kendinize, bizim veya bazı bilim insanlarının bir çok şeye karşı çıkması, evrende olanların akışını değiştiriyor mu? Cevap çok net, hayır... 
Sadece yakın tarihe dönüp bakarsanız, geçmişimiz bilim insanları veya bizlerin doğru dediği bir çok yanlış, yanlış dediği veya olmaz dediği bir çok doğru ile dolu.

Zaten olan oluyor, evren biz anlasak da, anlamasak da kendi düzeni içinde akıp gidiyor. Aslında kafa yormamız gereken kısım sanırım burası.
Bu noktada gözlemlediğim bir şey var;
Bazı insanlar, maalesef maddi dünyanın, yani fiziki alemin esiri olup, ilahi düzen denen kavramı bir türlü içlerine sindiremiyor ve hatta çoğunlukla inkar ediyor. Zaten sorun da tam bu noktada başlıyor. Her şeyi materyal bir gözle anlamaya ve tarif etmeye çalışmak. Materyalist akım ve düşünceleri izleyen kesim maalesef böyle bir dünyada yaşıyor. 


Peki, bu bir çelişki mi?
Kesinlikle hayır, unutmayın ki, düalist bir dünyada yaşıyoruz ve düşünce zıtlıklarının olması fiziksel alemin değişmez kuralı. Unutmayın ki, tekamülümüzü düalite prensibi sayesinde gerçekleştirebiliyoruz.


Gelin şimdi konuyu biraz daha açalım ve şu soruları soralım;
Kuantum neden bizim hayatımıza girdi ve bugün bir çok alanda kuantum fiziği sayesinde teknolojik bir takım önemli gelişmeleri yaşıyoruz?
Bugün insanlık aleminde yaşananların, bu hızlı değişimin sebebi nedir?

Aslında bu soruların cevapları bizi aradığımız noktaya ulaştıracaktır. İnsanlık alemine bilgi, gerektiği zaman gerektiği kadar verilir. Bu ilahi düzenin değişmez kuralıdır ve bu bilgi dünya üzerindeki fiziki varlıklar tarafından verilebileceği gibi, ruhsal dünyanın görevli varlıkları ile de iletilebilir.

Geçmiş yazılarımda bunu bir çok vesile ile anlatmaya çalıştım. Bu bilginin nasıl verildiği, görevli varlıkların burada nasıl bir rol oynadığını görmüştük.

Ancak kısa bir hatırlatma için şu örnekleri tekrarlayabiliriz;
Yeni doğan bir çocuğa et yediremezsiniz. Önce anne sütü, sonra sebze püresi, sonra katı gıda yer. 
Okula başlayan bir çocuğa yüksek matematik öğretemezsiniz. Önce okuma yazmayı öğrenir, sonra 4 işlemi öğrenir ve adım adım ilerler.

İşte, insanlık alemi de tam böyledir. Lazım olduğu zaman, lazım olduğu kadar bilgi, hazır olduğu zaman, hazır olduğu kadar yeni kavram hayatımıza girer. 

Ne olması gerekenden önce, ne de olması gerekenden sonra... Kavramlar yaşamımıza girince, onların uygulamalarını görür ve anlamaya başlarız. İnsan denen varlığın gelişimi ile, ruhun tekamülü bu şekilde olur.
Kısacası, insanlık alemi yeni bir boyuta hazırlanıyor ve onun için bir çok yeni kavram hayatımıza giriyor ve bizlerde bu sayede bu kavramlar ve dolayısı ile bu kavramların uygulamaları ile bir sonraki adıma hazırlanıyoruz. 
İşte, kuantum da tam böyle bir kavram ve hayatımıza girmesinin yegane sebebi budur.

Anlamamız biraz daha zaman alacak. Ancak, eğer bir adım önde olmak istiyor isek, kuantumu sadece laboratuvar şartları veya fizik alemin dar çerçeveli kuralları ile değil, başka bir gözle irdelemeli ve anlamaya gayret göstermeliyiz.

Gelin şöyle bir yol izleyelim ve aşağıdaki soruları sorarak, kuantuma başka bir bakış açıdan, başka bir pencereden bakalım;

Bizim telepati dediğimiz şey nedir, acaba kuantumun bir tezahürü değil midir?la alakası nedir?
Acaba, kuantum mekaniği her şeyin bir sonu olduğunu gösteriyorsa, dolayısı ile her şeyin bir başlangıcı olması gerekmez mi? 
Bu da aslında bize, kuantum sayesinde Big Bang in varlığını kanıtlamaz mı?
Her şeyin bir başlangıcı varsa, dünya zamanı ile asli zaman arasındaki bağ nedir, biz bunun neresindeyiz, kuantum bunun neresinde?
Acaba, kuantum da paralel evrenlerin cevabı gizli midir?

Mutlak doğru diye bir şey olamayacağını acaba bize kuantum mu söylüyor?
Acaba, sadece bilimsel yaklaşımla kuantumu izah edebilir misiniz, teist düşünce ve din felsefesi ile kuantum bir yerde örtüşmüyor mu?
Peki, olaylara felsefi boyuttan bakınca kuantum diğer alemlerin kapısını açmıyor mu?
Kuantum ve enerji arasındaki ilişki, acaba bu ilişki insan denen varlığın  aslında bir enerji olduğu noktasına götürmüyor mu?


Daha da ötesi, tüm soruların cevapları bizi materyal dünyanın dışında, bir ilahi düzenin varlığı noktasına getirmiyor mu?

İşte bütün bu soruların cevabını bize kuantum dünyası veriyor ve vermeye devam edecek.

Aslında işin özeti şöyle ifade edilebilir,
Materyal dünya, yani fiziki alem ilahi düzenin sahne dekorundan öte bir şey değil. Ruhun maddeyi kullanması için nasıl bir bedene ihtiyaç varsa, bedenin de yaşam senaryosunu oynaması için bir sahneye ihtiyacı var.
İşte onun için, ilahi düzen işin temel noktası ve onu anlamaz iseniz, fiziki alemi de anlamanız mümkün değildir. Eğer anlama yolunda gayret gösterirseniz, bambaşka bir dünyanın kapısını aralarsınız. Ancak bu çabayı göstermez iseniz, fiziki alemin figüranı olmaktan öteye gidemezsiniz.

Sonuç olarak Kuantum bir muamma değil, ilahi düzeni biraz daha iyi anlayabilmemiz için bize ip uçları sunan bir kavram ve onun için bugün yaşamımıza girdi. Bugün insanlık aleminin bir sonraki evresi olan sanal dünyaya adım atmamız için gereken bilgiden öte bir şey değil.
Aslında kuantum, bizlere ilahi düzenin varlığını gösteren, onu anlamamıza yardımcı olan bir adım...
Yani gelişim ve tekamül yolunda bir küçük adım daha.
Bizlere açıkça şu mesajı veriyor;
"Ezberinizi bozun ve artık gözünüzü, gönül gözünüzü açın ve görün"...
Aslında kuantum hep vardı ama biz ancak onu anlama noktasına geliyoruz. Kuantum bize bildiğimiz fiziki alem dışında bir şeyler olduğunu, bir çok kişinin yok saydığı ilahi düzeni anlamamız için bir giriş kapısı.
Belki şöyle de diyebiliriz;
İnsanlığın bir sonraki evreye hazırlanması için gerekli hazırlık da diyebiliriz.
Burada aklınıza şöyle bir soru gelmiyor mu?
Peki bu kavramlar, ilahi düzen, ruh beden ilişkisi ve ruhun bedeni kullanması. Sonunda ruhun bedene ihtiyacı kalmayacağı bir noktaya doğru gidiyorsak, sonu nereye gidiyor, bir sonraki evre nedir?
Bütün bu soruların cevabı yarın yaşamımıza girecek olan; holografik evrenler, paralel dünyalar, enerjiyi maniple etmek noktasına gelebilmek için gereken bilgide saklı.
İşte kuantum dediğimiz şey, bütün bu bilgininin alfabesi, şimdi insanlık alemi için bu bilgiyi alma vakti, bu bilgiyi alıyoruz ki, bir sonraki evreye hazır olabilelim.
Bu alfabeyi öğrenelim ki, "Alemler içinde alemler gizli" deyişini bir mana bulabilsin. 

Bu alfabeyi öğrenelim ki, "Zaman dediğin zan dır, asıl olan andır" deyişi manaya bürünsün, zaman dediğimiz şeyin nasıl izafi olduğunu kavrayabilelim.
Bu alfabeyi öğrenelim ki, "yaşam aslında bir illüzyondur" cümlesini anlayabilelim.

Daha da önemlisi bu alfabeyi tam olarak içimize sindirelim ki, ruhun ölümsüz olduğunu idrak edebilelim.

Fakat, unutmamamız gereken bir kural vardır, ilahi düzenin değişmez bir kuralı, "vakti gelmeyen hiçbir şey olmaz." 


İlahi düzeni yok sayanlar, yaşamları boyunca tıpkı bir hücre  hapsindeymiş gibi yaşamaya mahkumdurlar. Bu insanlar için yaşam çevresi dört duvarla kapalı, fiziki alemin beş duyusu ile sınırlanmış, karanlık bir dünyadan öte bir şey değildir. 
Onun için yapılacak şey ilahi düzeni anlamaya çalışmak ki, bu da aslında çok basit. 
Tüm cevaplar sizde gizli, biraz çaba, biraz gayret, bakın kendinize, içinize, nasıl farklı bir alem göreceksiniz. 
Sadece algılarınızı açmaya çalışın. Cevabını bulamadığınız bir çok soru sizin için daha kolay hale gelecek ve bu sayede yaşamınız daha basit olacak...
Düşünün bir kere, neden ve niçin sorularının cevabını bulduğunuz, evreni anlamaya başladığınız daha basit ama çok daha huzurlu bir yaşam. 

Kim istemez ki?

Kuantum tekamülü hızlandırabilecek, sonsuz olasılıklara sahip, makro dünyayı etkileyen bir mikro dünyanın anahtarı... Yeter ki algılamaya ve yaşamlarımızda uygulamaya çalışalım... 

2 yorum:

  1. merhaba Fahir bey, yazınızın şu bölümü hakkında yorum yapmak istiyorum:
    - Onun için yapılacak şey ilahi düzeni anlamaya çalışmak ki, bu da aslında çok basit. Tüm cevaplar sizde gizli, biraz çaba, biraz gayret, bakın kendinize, içinize, nasıl farklı bir alem göreceksiniz..

    bu ifade ile ilahi düzeni anlamak, kainatın ve yaşamın anlamını öğrenmek gibi çok karmaşık konuları bireylerin kendi başlarına başarabilecekleri anlamı çıkıyor.

    Bence bu bir bireye verilmiş çok ağır bir görev. Dünya üzerinde yaşamış veya halen yaşamını sürdüren tüm bireylerinde 'eşit' yaşam ve düşünce ortamına sahip olmadıklarını düşünürsek, gerçekten birey için çok zor ve adil olmayan bir görev veya beklenti.

    ayrıca sizin verdiğiniz okulda öğrenme örneğinden devam edecek olursak; okulda sırası ile okuma-yazma, 4 işlem, matematik öğreniyoruz. Ama burada bir ÖĞRETİCİ (öğretmen) var.

    saygılarımla
    ibrahim bilgiç

    YanıtlaSil
  2. İbrahim bey,
    Öncelikle değerli katkı ve yorumlarınız için teşekkür ederim. Tabii ki şunu belirtmek gerekir ki, tüm yazdıklarım ve dile getirdiklerim şahsi düşüncelerim. Onun için tüm yorum, tenkit ve karşı fikirlere her zaman açık.
    Doğrudur, aslında insana verilen görev zor ve meşakkatli bir görevdir. Zor görevdir, zira insanın kendisi ile çözmesi gereken bir durumdan bahsediyoruz. Bunu başarabilmenin yegane yolu insanın kendini tanımasından, kendisi ile yüzleşmesinden geçiyor. Sanırım kilit noktası da tam burası. Kendini tanımak, kendini bilmek...Bunu başarmadan zaten bu yolda mesafe almak mümkün değildir, diye düşünmekteyim. Ancak başarılmaz da değil.
    Şöyle değerlendirebiliriz; Bu alemde bulunma sebebimiz eğer ki tekamül ise, sonunda öyle veya böyle bu tamamlanacak. Süre derseniz, o daha karmaşık bir kavram... çünkü süreyi dünya zamanı ile mi, yoksa asli zaman ile mi değerlendireceğiz.
    Yani, süre de aslında subjektif. Okul konusunda çok haklısınız bir öğretmen, yani yol gösterici vardır.
    Peki, şöyle bir soru soramaz mıyız. İnsan oğlu var olduğundan bu tarafa fiziki alem ve fiziki alem dışından görevli varlıklar, acaba bizlere bir nevi öğretmenlik, yol göstericilik yapmıyorlar mı? Bilmiyorum, konuyu birde böyle değerlendirebilir miyiz?
    Sevgi ve selamlarımla..

    YanıtlaSil