13 Ekim 2018 Cumartesi

DEĞİŞİM...

Bir önceki "Uğraşmamız gereken" başlıklı yazımda, ruhsal tekamülümüz için en önemli unsurun aslında kendimiz olduğu ve eğer kendimizde bir değişim yapacaksak, bunu bizden başka kimsenin başaramayacağını söylemiştim.

Evet; değişim veya değişebilmek...
Basit iki kelime ama gelin görün ki hayata geçirilmesi hiç de kolay olmayan bir eylem. 


Hani çok bildik bir söylem vardır;
 "Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir" diye...
Evet, çevremize baktığımızda her şeyin sürekli değişim içinde olduğunu görürüz ama sorun bakalım kendinize; bu değişim fiziki alemdeki sahne dekorunun değişimi mi, yoksa ruhsal tekamül yolundaki değişim mi?

Aslında her ikisi de birbirine sıkı sıkıya bağlı olmakla birlikte, burada esas üzerinde durmak istediğim değişim, ruhsal dünyadaki değişim. 

Daha önce "Gelişim ve tekamül" başlıklı yazımda da bahsettiğim üzere, fiziki değişimi bir gelişim olarak adlandırıyoruz ki, bu ruhsal dünyadaki değişimden çok farklı bir şeydir. Çokça tekrar ettiğim bir konuyu tekrar hatırlatmak isterim. Ruh ve beden,  her ikisi de fiziki yaşam boyunca, yani bize bu alemde tanınan ömür süresince birbirine muhtaçtır. 
Biri olmadan, diğerinin olması mümkün değildir. Ruh tekamül edebilmek için bedene komutlar gönderir ve beden de bunları uygular. Ancak kritik nokta tam da burasıdır. Eğer ruh kendi derinliği içinde bedeni kontrol edebiliyor, bilinç dışında taşıdığı bilgiyi içinde bulunduğu bedeni kullanarak hayata geçirebiliyorsa, ne mutlu o ruha. Bunu yapabilen ruh, tekamül yolunda adım adım ilerliyor demektir. 
Fakat, ruh fiziki alemin esiri olan bedenin kontrolü altına girmişse, işte o zaman durum vahim bir hal alır. Buna kısaca dünyevi alemin esiri olmak da diyebiliriz. Gelişime bakacak olursak; gelişim ruhun tekamül için bedeni kullanması sonucu bedenin uğradığı fiziksel değişiklikten öte bir şey değildir. 

Konuya bir başka gözle irdeleyecek olursak belki biraz daha aydınlatıcı olacaktır. Artık bugünün dünyasında en azından bir çoğumuz, fiziki alemde enerjinin bir titreşim formu olduğu konusunda hemfikiriz. Bilim insanları da bunun böyle olduğunu ifade ediyorlar. İçinde bulunduğumuz fiziki alem, titreşim formunun en düşük seviyesinde ve ruhsal tekamül arttıkça, titreşimin frekansı da değişiyor. Dolayısı ile ruhsal tekamülümüz sırasında ruhun kullandığı beden bu değişime, yani enerji frekansındaki artışa adım uydurmak zorundadır. Fiziki değişimin ana sebebi de budur.

Yani hepimiz bir enerji parçasıyız ve ruhsal tekamülümüz arttıkça bedenimiz buna tepki vermektedir.
Fakat esas önemli olan ruhsal tekamül yolunda ilerleyebilmek ve daha da üst frekans seviyelerine çıkabilmek. Daha yüksek frekans seviyesine çıkabilmek de, algıların açılması ve çevremizi, dünyayı daha farklı görebilmemiz demektir. 

Düşünebiliyor musunuz? Herkesten daha farklı gördüğünüz bir dünya, daha farklı bir evren ve alem, yaşamın şifresine sahip olmak gibi bir duygu... Ve nihayetinde fiziki alemin frekans sınırları dışına çıkabilmek, hatta tıpkı bir uzay aracından dünyaya bakabilmek ve büyük resmi görebilme yolunda adım adım ilerlemek...

Unutmayın ki, tekamül ile ulaşacağımız nokta algılarımızın açılması ile tekliğe ulaşabilmek ve bu sayede fiziki boyut dışına çıkıp, enerjiyi maniple edebilecek seviyeye gelebilmek. Daha da ötesi ve bir kademe sonrası "düşünsel varlık" dediğimiz boyuta ulaşabilmek.

İşte, bütün bunları yapabilmek için hem bireysel olarak, hem de insanlık alemi olarak çaba göstermeliyiz. Fiziki alemin esiri olmadan yaşamak istiyorsak değişime açık olmalıyız. Değişimi sadece fiziki alemin dar kalıpları ile değil, daha geniş pencereden değerlendirip tekamülümüzün en önemli kavşak noktası olduğunu idrak etmemiz gerekmektedir. 

Onun için, siz siz olun, çevrenizle uğraşmayı bırakın... Tabii ki yaşamın ve imtihan sahalarımızın gereği olarak bu alemde mücadele edeceğiz, ancak hiçbir zaman aklımızdan fiziki alemin bir oyun alanı olduğunu, bir imtihan alanı olduğunu ve hatta bir illüzyon olduğunu çıkarmayacağız.  
Onun için eğer yaşamın şifresini çözmek istiyorsanız, bütün bu noktaları göz önüne alarak önce kendi şifrenizi çözmeye gayret edin. 

Bakın bir kendinize, sorgulayın bir kendinizi ve arayın en derin, en gerçek benliğinizi... 
Çünkü yaşamın şifresi sizde saklı, alt bilincinizde aradığınız  her şey var, bütün evrenin bilgisi kayıtlı ve orada sizin onu keşfetmenizi bekliyor...
Ve bilir misiniz ki, kendini tanı, kendini bil diye söylenen şey aslında orada yazılanlardır... 
Tek yapacağınız biraz gayretle tekamülde yol alarak o kapının şifresini öğrenmek ve yavaş yavaş kapıyı aralamak...