12 Ağustos 2017 Cumartesi

YAŞAMIN ŞİFRESİ

Yazıma daha önceki yazılarımdan küçük bir hatırlatma ile başlamak istiyorum.
Spatyom alemini anlatırken bahsettiğim gibi, spatyomda öncelikle son yaşamımızda yaptıklarımızla yüzleşip, kendimizle hesaplaştığımızı söylemiştik.

Bu hesaplaşma sonucunda, tekrar dünya alemine dönüp yaşamadığımız yeni şeyleri deneyimliyor veya bir önceki yaşamda başaramadığımız şeyleri tekrar deneyimleyip aşmak için yeni bir senaryo ile yaşama gözlerimizi açıyoruz.
Aslında dünya yaşamının sergilendiği sahnede, bir enerji olan bizler, dünya aleminin titreşim aralığında 5 duyumuzla algılanır bir forma dönüşüyoruz.

Etrafımızda ne görüp algılıyorsak her şey bir enerji. Biz insanlar, hayvanlar, bitkiler, tüm canlılar, maddeler, kısacası tüm gördüklerimiz bir enerji ve enerjinin farklı formlarda tezahürü.

Doğamız gereği bizler, ancak belli bir titreşim aralığında form bulan bu enerjileri görüp, duyup algılayabiliyoruz.
Acaba, diğer alemlerde durum nasıl diye sorarsak; durum tamamen enerjinin çok daha yüksek titreşimlere ulaşmış hali olup, bizim bunu dünya algımızla algılayıp görmemiz, hissetmemiz çok da mümkün değildir.

Dikkat ederseniz, çok da mümkün değildir diyerek bir opsiyon da bıraktım. Sebebini soracak olursanız, yazılarımda sıkça belirttiğim gibi belli pratikleri yapan, algılarını açmayı başaran ve büyük evren resmini görebilen insanlar için bu imkan kısmen de olsa var...

Madem bir enerjiyiz, bu enerjiyi kontrol etmenin bir yolu yok mudur? 
Nedir bu enerji, nasıl bir şeydir?

Aslında çok kısa olarak özetlemek gerekirse, sıkça söylenen, ruhun tekamülü dediğimiz şey, insan denen varlığın dünya aleminde iken enerjiyi kontrol edebilmeyi öğrenme evresidir. Yani, dualite prensibi çerçevesinde yaşadığımız bütün duygu ve fiziksel olayların aslında tamamı, nihai noktada insan denen varlığın enerjiyi manipüle eder hale gelebilmesi içindir. Bir üst boyuta geçebilmenin tek yoludur bu zorlu yolculuk.

Son yıllarda, dikkat ederseniz bu konuda insanlık önemli farkındalıklar yaşamaktadır. Özellikle insanlar arasında çok miktarda; "Tam da seni düşünüyordum, beni aradın", "Senden bahsediyorduk, sana rastladık", "Canım kahve çekmişti, tam o sırada kahve getirdin" vs gibi şeyleri çok duymaya başladık.

Bu da bir nevi enerji manipülasyonunun ve telepatinin ilk adımlarıdır. Aslında yaşadığımız şey, bizlerin fiziksel duyular ve algılar dışında haberleşme ve irtibat kurmamızdır. Bütün bunlar, yayılan enerji ve bu enerjinin algılanması ile olmaktadır.
Burada küçük bir noktayı sizlerle paylaşmak isterim. Bahsettiğim şeyin yaşanması için insanların bir birine yakın olması gerekmez, mesafe ve sınır çizmeye hiç gerek yoktur. Bununla ilgili bir takım çalışmalar yapılmakta ve laboratuvar deneyleri ile mesafenin önemsiz olduğu ispatlanmaktadır.

Enerji formlarının bir türü olan biz insanları ele alırsak, birçok benzerliğimiz olmakla birlikte, hiçbirimiz diğerinin aynısı değildir.
Gelin konuyu isterseniz burçlardan örnekler vererek inceleyelim.
Astrolojiyle uğraşanlar bilir, aynı burçtan olan kişiler karakter olarak benzer niteliklere sahiptirler.
Ama Oğlak, Kova, Balık, Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Arslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay gibi ayrı burçlardan olanlar, ortak paydaları çok olmakla birlikte farklılıklar gösterirler.
Kimi sakin, kimi kavgacı, kimi titiz, kimi tembel, kimi çalışkan, kimisi zeki, kimisi el becerisi yüksek, kimisi önsezileri kuvvetli vs... Burada onlarca hatta yüzlerce karakter özelliği sayabilir ve çeşitlendirebiliriz.
Ancak hepsinin ortak paydası insan olmaktır. Biliriz ki, yaşamımızı şekillendiren şey karakterimiz ve bu karaktere çevre, eğitim, aile vs. gibi etkilerle verdiğimiz formlardır.
Hepimiz dünyaya gelirken belirlenmiş bir karakter ve yapıyla geliriz. Aslında yaşamımızı belirleyen ve şekillendiren şey biz dünyaya gelmeden veya geliş sırasında kodlanmıştır.

Peki bir soru sormak isterim... Acaba hiç dikkatinizi çekti mi, aynı burçtan olanlar neden aynı veya benzer karakterleri taşırlar?
Bunun en basit izahı evrendeki enerjinin insan denen varlığın kromozomları üzerindeki etkisidir.
Onun için konuyu burçlardan örnek vererek anlatmak istedim. Çünkü bizim ruhumuzun bedene üflendiği an, yani can bedene geldiğinde bulunduğumuz alemde ve uzaydaki gök cisimlerinin dünyaya olan mesafesi, konumu, şekli, kısacası durumunun özel bir enerji pozisyonu ve gücü vardır. İşte o anda, dünya aleminde bedene can verilirken bulunulan enerji haritası doğrudan varlığın Kromozom ve DNA yapısının oluşmasına etki eder. Onun içindir ki, aynı tarih aralığında doğanlarda benzerlikler bulunmaktadır.

Yine burada astrolojiye bakacak olursak ki, bu numerolojide de böyledir; sizin doğduğunuz coğrafya, saat, dakika, saniye, hatta salise bile sizi siz yapan karakterinizin oluşmasında son derece önemlidir. Bu konu son yıllarda bilim insanları tarafından da artık anlaşılır hale gelmiştir. 

Artık bilim insanları, genlerin sadece insanların fizik özelliklerini belirlemediğini, davranışlarını ve ruhsal yaşamlarını da etkilediğini konuşur hale gelmişlerdir.
Evet, özetle söylemek gerekirse biz insan denen varlıkların bütün fiziksel ve duygusal şifreleri ve kodları Kromozomlarında kayıtlıdır.

Konuyu biraz daha açarsak DNA'nın, Histon diye adlandırılan bazik proteinleri etrafına sarılmasıyla, yoğunlaşarak oluşturduğu genetik birimlere kromozom denir.
Bir fosfat, beş karbonlu bir şeker ve bir azotlu organik bazdan oluşan bir kimyasal bileşikten oluşan Nükleotitler genleri, genler DNA'yı, DNA'lar kromozomları meydana getirir.
Kromozomlar ise hücre içinde bulunur ve mikron ölçüsündedir. Sadece elektron mikroskobuyla görülebilirler.
DNA' nın en önemli rolü kodlu bilginin uzun süreli saklanmasıdır. Bu genetik bilgileri içeren DNA parçaları gen olarak adlandırılır. 

Şimdi de esas konumuz olan spritüel boyuttan yaklaşarak kromozomların ve genlerin nasıl önemli olduğuna bakalım.

Bizim bütün hayat rotamızı ve bir yerde fiziksel özellik ve kaderimizi etkileyen tüm kalıtsal bilgiler genler tarafından taşınır. Genler, kısaca ifade edecek olursak nükleotitlerden oluşur. Nükleotitler DNA'nın temel yapı birimleridir. Bir nükleotitin yapısında fosfat, seker ve organik baz bulunur.
Organik bazlar; Adenin (A), Timin (T), Citozin (C) ve Guanin (G)'dir.
Kısacası, tüm yaşamımız bu 4 maddenin varyasyonları ile oluşturulmuştur. Şeker ve fosfat sadece bunları birbirine bağlama, birleştirme görevi görür. Dolayısı ile yaşam dediğimiz şey aslında çok basit, sadece 4 harfli bir dilde yazılmış yazılar silsilesi olan bir romandır. Yaşam romanının bir kısmı fiziksel geçmişimizi, bir kısmı ise ruhsal geçmişimizi taşır. 
Ancak, burada çok önemli ve kritik bir nokta bulunmaktadır. Yaşam senaryosunu oluşturan DNA diziliminde bölüm vardır ki, bunun %10 luk bir bölüm olduğu dile getirilmekte ve değiştirilemediği söylenmektedir. (Daha önce "Kader" konusunu işlerken, kaderimizi bir noktaya kadar kontrol edebileceğimizden bahsetmiştim.)
Peki geride kalan bölüm için durum nasıldır?
En can alıcı soru bu olsa gerek, zira geri kalan bölüm değiştirilebilir ve aslında bu çok da basittir.

Yukarıda bahsettiğim "Enerjiyi manipüle etmek" kavramı ile tam da bundan bahsetmiştim. Enerjiyi manipüle ederek, provoke ederek DNA'nın değiştirilebilir alanlarında nerede ise her istediğimizi yapabilmek teoride mümkündür. Düşünce gücü ve onun yaydığı enerji ile bunu yapmak mümkündür ve bunu yapabilen insanlar vardır.
Bizlerin anlamaya çalıştığımız bütün hayat hikayesi, geçmiş ve hatta gelecek, genlerimizde bulunan ve sadece 4 harfle yazılmış son derece basit bir senaryodur. Hepsi kromozom sarmalındaki DNA' larda saklıdır.
Fakat, bu basit senaryoyu bizler karışık hale getirmekteyiz.

Şöyle bir düşünün farklı dilleri; Türkçe, İngilizce, Çince kaç harften meydana geliyor?
20-25-30, kısacası bizler birbirimizle anlaşabilmek için onlarca harf kullanarak iletişim kurmaya çalışırken, ilahi düzenin tasarımı son derece basit, sadece 4 harf. 
Düşünün dünya denen alemde milyarlarca insanın yaşam senaryosu 4 harfli bir yazılım, mükemmel işleyen bir yazılım...

Şimdi de sizlere enerjinin manipüle edilerek neler yapıldığına bazı örnekler vermek isterim.
Enerjinin etkileşimi ile ilgili en güzel örneklerden biri Japon bilim insanı Masaru Emoto'nun su kristalleri üzerinde yaptığı çalışmadır. Emoto deneylerde ağzımızdan çıkan sözün yaydığı enerjinin suyu bile nasıl etkilediğini göstermiştir. 
Kısaca anlatmak gerekirse, Emoto suya güzel söz söylediğimizde su moleküllerinin mükemmel şekiller aldığını, kötü söz söylendiğinde ise moleküllerin karmaşık bir yapıya büründüğünü deneylerle göstermektedir. 
(Konuya ilgi duyarsanız internette Masaru Emoto diye araştırıp, deneyin neticelerini gözlemleyebilirsiniz).

Bir başka örnek de bazı insanların evlerinde yetiştirdikleri çiçekleri ile konuşmalarıdır; o insanların çiçekleri diğerlerine göre çok daha farklı, çok daha güzel yetişirler.

Aynı örneği hayvanlar içinde kullanmak mümkündür. Nitekim, bazı insanlar bu konuda üstün yeteneklidirler.
Yukarıda sayılan örnekleri insanlar için de uygulamak tabii ki mümkündür.

Eğer, insanlara güzel sözle hitap ederseniz, çok doğal olarak güzel netice alırsınız. Onun için özellikle yeni doğmuş çocuklara ilk günden itibaren güzel şeyler söyleyip, güzel hitap etmek gerekir. Unutmayın ki, gelecekleri söyleyeceğiniz sözlerle şekillenecektir.

Tek yapılacak şey DNA ları manipüle ederek güzel olan şeyleri ortaya çıkarmak, kötü olanları iyi olarak değiştirmek.
Dolayısıyla, evrende yayılan enerjinin durumuna göre biz insanların kromozom ve DNA'larının nasıl etkileneceğini, bizlerin neler yapabileceğini anlatmama gerek yok.

Gelin konuya birde başka bir açıdan bakalım.
Dünya alemi dışındaki görevliler biz insanlara nasıl müdahale edip yol gösteriyorlar?
Enerji emiciler, yani enerjimizi tüketen varlıklar bizi nasıl etkiliyorlar?
Evet, cevap çok basit, tek yaptıkları doğrudan kromozomlarda bulunan DNA yapısını değiştirerek her şeye müdahil olabiliyorlar.
Sonuç olarak;
"Bütün bunların bize ne faydası var, sorusu aklınıza geliyor."
Aslında o kadar çok faydası var ki...
Evreni bu boyuttan ve pencereden algılamaya başladığınızda, nerede ise yaşamı istediğiniz gibi yönlendirmek elinizde.
Düşünebiliyor musunuz? DNA yapısı ile oynayabilmek beceri ve maharetini kazanmak. 

İşte can alıcı nokta da bu, bu beceri ve maharetin altında ne var?
Tek kelimeyle söylemek gerekirse tek bir şifresi var, o da "Sevgi"
DNA'mızda oluşan tüm aksaklık ve sorunları, üzüntü, sıkıntı, korku ve mutsuzluğumuz yanında fiziksel gücümüzü ve problemlerimizi de çözecek tek şey "Sevgi" ve "Düşüncenin gücü"...

Hatırlar mısınız, Kamil insan olabilmenin, bu alemde ulaşılacak son noktanın ne olduğunu anlatmaya çalışırken, her şeyin tek olduğu, tekliğin ve sevginin ortak payda olduğu bir noktadan bahsetmiştik.
Şartsız, sebepsiz, nedensiz, niçinsiz bir sevgi, ......
Her şeye rağmen sevgi............
Yolunuz sevgi dolu olsun... 

Unutmayın anahtarınız "Sevgi" olduğu sürece yaşam yolunda açamayacağınız kapı, aşamayacağınız engel yoktur.