3 Şubat 2018 Cumartesi

KONUŞ KENDİNLE...

İnsan denen varlık, dünyaya geldiği andan itibaren çevresi ile iletişim kurmaya başlar ve bunun için kullandığı en önemli eylem de "konuşmaktır".

Evet, konuşmayı öğrenmeye başladıktan sonra, yıllar içinde kelime haznemiz bulunduğumuz çevre, aldığımız eğitim ve kültürle artar ve zaman içinde gelişerek belli bir olgunluğa erişir.
Aslında, konuşma eylemi ile çevremizle irtibat kurar, kendimizi ifade ederiz. Kısacası konuşma dediğimiz eylem, fiziki alemde bizimle, bizim dışımızdaki insanlar arasındaki en önemli iletişim aracıdır.

Ancak, ben bu yazımda konunun bu yönünden ziyade, kendi iç dünyamızla kurduğumuz iletişimi irdelemeye çalışacağım.

Evet, hepimiz konuşuyoruz, onlarca, yüzlerce kelime kullanarak çevremizle iletişim içindeyiz.
Ama sorarım size, bütün bunları gerçekleştirirken kendinizle konuşuyor musunuz?
Bilir misiniz aslında bir çoğumuzun göz ardı ettiği ve önemsemediği bir şeydir bahsettiğim bu önemli konu.
Belki, yazıyı okurken sizlerden gelen "Olur mu, ben her gün kendimle konuşuyorum" cümlesini duyar gibiyim.

Doğrudur, belki konuşuyorsunuz ama nasıl ve ne şekilde? 

Eğer gerçekten yapıyorsanız, konuştuklarınızı hayata yansıtıyor musunuz?
Bu soruyu şunun için dile getirdim. Yaşamımız boyunca herkesle konuşur, dinler ve aldığımız bilgileri ve öğrendiklerimizi hayata yansıtırız. Bir şekilde başkalarının bize söyledikleri, öğrettikleri vs bizi etkiler ve hayatımıza yansır. Yani, başkalarının bizim üzerimizdeki etkisi tahminlerin çok ötesindedir. 

Aslında yaşamımız çevreden aldığımız duyumlar ve söylenenlerle şekillenmektedir. Ama gelin görün ki, kendimizle konuştuğumuzda bu kadar başarılı değilizdir.
Sebebi aslında çok basittir ve maalesef bir çoğumuzun yaşadığı durum tamamen kendimizle konuştuğumuzu zannetmektir.

Şimdi eminim ki bir başka soru geliyor aklınıza, "konuştuğunu zannetmek nedir?"

İşte sizlerle paylaşmaya çalışacağım şey de tam da bu nokta ve bilir misiniz ki, yaşamdaki en can alıcı noktalardan birisidir.
İnsanın kendisi ile konuşması eğer özetleyecek olursak, aslında bir gün sonu muhasebesi yapmaktır. Gün sonu muhasebesi derken, gün boyu yaşadıklarımızın bir özetidir, yapılması gereken.
O gün yaşamdan ne aldık, ne verdik, en önemlisi bütün bunların ruhsal tekamülümüz için bir katkısı oldu mu?

Bu noktada "Kendimizle konuşma" konusu önemli bir nokta haline geliyor. Sormamız gerekir kendimize, "yaşadıklarımızı neden, niçin yaşadık, bize verilen mesaj ne idi?"
Yukarıda bahsettiğim "konuştuğunu zannetmek" denen olgu bunun için son derece önemli, fakat bizler bunun ne kadar farkındayız?

Zira, burada bizler için en zor olan bölüm devreye girer, "Kendimizle yüzleşmek"
İnsanın kendisiyle konuşması demek, samimi olarak iç dünyasına girmesi demektir. Yani, yüzleşmesi..... yani insanın kendisiyle konuşması...
İşte, problem de burada başlıyor. Zira hepimizin çok iyi bildiği üzere insan denen varlık en fazla kendisini aldatıyor. Söylem olarak kolay ama eylemde zorluk buradan kaynaklanıyor.

Konuya şöyle bakacak olursak;
Bazılarımız her akşam gün sonu muhasebe yapıyor ve kendisiyle hesaplaşıyor,
Bazılarımız bunu ara sıra yapıyor....

O zaman şunu sormak gerekir; her günün sonunda hesaplaşma yapan kişi, yani gün boyu yaptıkları ve yaşadıkları ile yüz yüze gelip onları değerlendiren kişi bunları saydam ve tarafsız bir şekilde irdeleyip hatalarını görebiliyor mu, eğer görüyorsa yüzleşip onları düzeltme konusunda eyleme geçebiliyor mu?


Ancak, küçük bir ilave yapmak istiyorum. Bütün bu süreçte yapılan hatalardan dolayı kendimizi suçlamayacağız.
Evet, tespit ettiğimiz hatalardan düzeltmeye geçme safhası... 

Bence en önemli nokta da burası... Çünkü genelde bizlerin yaptığı kendimizle konuşurken, bir başka manada yüzleşirken zora geldiğimiz an derhal o alandan çıkmak, yani kendimizden ve gördüğümüz, bizi rahatsız eden gerçekten kaçmak. Gördüğümüz şey kabul etmekte zorlandığımız, daha da doğrusu kabul etmek istemediğimiz bir şeydir. 
Çünkü, kabul etmek hatalı olduğunuzu kabul etmek demektir; hataya yol açan alışkanlıklardan kurtulmak, inandığınız veya inandığınızı zannettiğiniz şeylere karşı çıkmak, zor olanı başarmak, değişmek için emek harcamak, gayret göstermek, egonuzu yenmek demektir ki, bu da insan denen varlığa en zor gelen kısımdır.

Demek ki, sadece yüzleşmek yetmiyor, yüzleşme sonunda tıpkı bir yabancı ile konuşur gibi kendimizle konuşma cesaretini gösterip daha derine inmek, tespit ettiğimiz değerlendirmeleri hayata geçirmek gerekiyor. İşte zor olan ve başarmamız gereken de budur.

Gelin kendimize yeni bir yaşam şekli belirleyelim.
Eğer yapıyorsanız bile, gelin birlikte bir kez daha üstünden geçelim. Her akşam yattığımızda sadece birkaç dakika gün boyu yaşadıklarımızın hesaplaşmasını yapalım.
"Bugün ne yaptım; iyi veya kötü neler oldu, hiç kalp kırdım mı, haksızlık yaptım mı, iyilik yaptım mı, kime ne faydam veya zararım oldu?" gibi soruları soralım ve cevaplarını bulalım.

Kısaca söylemek gerekirse, ruhumu eğitmek, geliştirmek, tekamül edebilmek için ne yapmalıyım?

Yaptıklarımızı değerlendirip hatalı olduğumuz şeyleri düzeltmek veya onları telafi etmek için neler yapacağımıza bakalım.
Bütün bunları yaparken bir şeye tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum. Hatalarımız için pişmanlık duymak bizi çözüme götürmez ve bu kesinlikle yapmamamız gereken bir şeydir.
Yaşanmışlıklardan ve yaşadıklarınızdan pişmanlık duymayın, sadece onlardan ders almaya bakın.

Eğer geçmişte yaşadıklarınızın neden yaşandığını anlayabilmiş seniz, inanın bana bu alemde ki en şanslı kişilerdensiniz demektir. Çünkü, bunu tespit edebilmek ve görebilmek bu dünyaya neden geldiğiniz sorusunun cevabını da adım adım bulmak demektir.
Sorunun ne olduğunu bilmeden bir cevap verebilir miyiz? 

Tabii ki, mümkün değil. Bir soru olacak ki bir cevap bulunabilsin.
İşte kendini bil, kendini tanı söyleminin altında yatan felsefe budur. İnsan kendini tanırsa, ne istediğini bilirse yaşamını ona göre şekillendirir.


Yaşamda ne olduğunu, ne aradığını bilmek ayrı bir haz ve mutluluk ve kendine güven verir. Ama ne olduğunu, ne istediğini bilmeyen kişi sürekli yaşamda oradan buraya, buradan oraya savrulur durur.
Çünkü yaşadıklarımız bize bir şeyler öğretmek için yaşanmış şeylerdir. Bizim yapmamız gereken o hatalardan ders alıp onları tekrarlamamak, yoksa sadece o hatalardan pişmanlık duymak değil. Unutmayın ki, ancak bu surette ruhsal tekamül denen şeyi gerçekleştirebiliriz.

Onun için sadece her gece birkaç dakika kendinizle baş başa kalın. Bir gün sonu muhasebesi yapın ve yaşamınızı gerçekten istediğiniz şekilde yönlendireceğiniz ve şekillendireceğiniz yeni bir günün hazırlığını yapın.
Belki daha önce hiç farkına varmadığınız bazı şeyleri tespit edeceksiniz. Evet, onlardan bazılarını hayata geçirmek zor olabilir ama yılmayın, siz üstüne gidin ve başarmaya odaklanın.

Kısacası başkalarının değişmesini beklemeyin. 
Emin olun ki, onlar değişmeyecek, siz kendinizi değiştirmeye bakın. Bulun bu yaşamda sizi mutlu eden şeyleri ve yönetin hayatınızı istediğiniz gibi...
Bunun için yapılacak bir tek şey var. 
Konuşun kendinizle, yüzleşin kendinizle ve mutlu olacağınız huzur bulacağınız yolda ilerleyin.

Hatırlarsanız önceki yazılarımda bahsetmiştim;
Aradığımız mutluluk dışarıda değil, içimizde ve onu bulup çıkaracak olan bizleriz...
Hiç aklınızdan çıkarmayın, bu yolda bize bizden başka yardım edecek bir kimse yok.