18 Şubat 2018 Pazar

YENİ BİR GÜN, YENİ BİR BAKIŞ...

Hep konuşulur; yeni bir gün, yeni bir başlangıç, yeni bir umut...
Peki, bunu dile getiriyoruz ama her yeni günün sabahında nasıl bir güne başlıyoruz?

Bir düşünün; kimi zaman huzurlu, kimi zaman tedirgin bir başlangıç oluyor. 
Bir bakıyorsunuz, akşam huzur içinde yatmışsınız ama sabah kalktığınızda tam tersi bir ruh hali, ne olduğunu anlamadığınız sebepsiz bir huysuzluk, ruhsal bir çöküntü.

Bir bakıyorsunuz, uyku öncesi huzursuz ve düşüncelisiniz ama bu defa sabah kalktığınızda tam aksine son derece huzurlu ve mutlusunuz.

Acaba bu tenakuz neden kaynaklanmaktadır? 
Uzun zamandır bunun nedenlerini araştırıp, düşünüyorum ve sanırım sonunda kendimce bazı açıklamalar buldum.

Sanırım en önemli neden uyku sırasında ruhumuzun yaptığı ve bir türlü anlamlandıramadığımız veya tam olarak emin olamadığımız seyahatler. Bir başka ifade ile gördüğümüz rüyalar. 

Daha önce, rüya ile ilgili yazımda iki tür rüya gördüğümüzü anlatmıştım. 
Bunlardan birincisinin; gün içi yaşadığımız olayların bıraktığı etki ve bilinç dışı alanda bunun hesaplaşması olduğunu ifade etmiş,
ikincisinin ise, lüsid rüyalar olduğunu dile getirmiştim.

Kısaca belirtmek gerekirse, yaşamımızın nerede ise 1/3'ü, yani çok önemli bir kısmı uykuda geçiyor ve uyku sırasında başka bir alemde, bedene ait olmayan bir alemde dolaşıp duruyoruz.

Peki, şimdi düşünecek olursak, gündüz yaşadıklarımız gece rüyalarımızı, gece yaşadıklarımız da gündüz yaşamımızı etkiliyor mu?
Eğer gece rüyalarımızda gördüklerimizin bir kısmı, gündüz yaşadıklarımızın etkisi ile bilinç dışında bir nevi hesaplaşma ise, neden gece rüyada gördüklerimiz, özellikle lüsid rüyalarımız ertesi gün içinde yaşayacaklarımızı etkilemesin?

Açıkçası, ben gece gördüğümüz rüyaların, uyandığımız andan itibaren gün boyu ruh halimizi etkilediğine inanmaktayım. Aksi takdirde, gece mutlu yatıp da, sabah tam aksine mutsuz, huzursuz, düşük enerji ile uyanmamızı nasıl izah edebiliriz?

Aradığımız cevap galiba burada. 
Sanırım herkes duymuştur; sabah henüz kendine gelmemiş, yarı uykulu gibi dolaşanlara, "Ruh bedene henüz kavuşmamış" derler. 
İşte bu söylemde olduğu gibi, bazılarımız uyandıktan sonra uyku aleminden hemen fiziki boyuta geçebilir, bazılarımız ise halen uyku aleminin etkisinden kurtulamadan bir geçiş süreci yaşarız. 
Ruh bedendedir ama halen bir kısmı rüya alemine takılmış kalmıştır. O geçiş sürecinin uzun olması, uyku aleminde yaşadığımız ruhsal halin fiziki alemde devamıdır.

Buradan hareketle, acaba rüyalarımızı kontrol ederek, bizim rüyada aldığımız mesajları anlamlandırıp, fiziki alem yaşantımızı kontrol edebilir miyiz? 
Lüsid rüya dediğimiz şey de tam budur. Eğer, rüya kontrol tekniklerini geliştirebilirsek, o zaman uyku halinde yaşadıklarımız veya hissettiklerimizi değerlendirmek ve ertesi günü istediğimiz gibi şekillendirmek mümkündür.

Evet, belki bu sizlere biraz ütopik gelebilir ama mümkündür. Etrafınıza bakarsanız tüm dünyada, her coğrafya ve kültürde rüya tabircileri, bir başka ifade ile yorumcuları vardır. 

Acaba bu insanlar ne yapıyor, bizlere ne söylüyor? 
Bu insanların yaptığı bizim onlara anlattığımız rüyaların ne manaya gelebileceğini söylemekten öte bir şey değil. 

Bunu yapanların içinde çok önemli bir kısmı, bir temele dayanmadan sadece insanların merakını istismar edenler olmakla birlikte, bir kısmı da bunları doğru şekilde yorumlayabilmektedir.

Aklımıza gelebilecek sorulardan birisi de "Gece yaşadıklarımızdan sonra ertesi güne nasıl başlayacağımız?" olabilir.
Her ne olursa olsun, gerek gün boyu yaşadıklarımız, gerekse gece yaşadıklarımızın güne etkisinden kurtulabilmek için nasıl bir yol haritası izleyebiliriz?
Daha doğrusu, istediğimiz gibi bir günü nasıl yaşayabiliriz?

Püf noktası da tam burası. Eğer, sabah uyandığınızda rüyalarınızı değerlendirebilme, verilen mesajları okuyabilmek gibi yeteneklerinizi geliştirdiyseniz, o zaman bazı şeyler sizin için daha kolay olacak, verilen mesajlar size yol gösterecek, dolayısı ile olaylara hazır olup, zor bile olsa olayları yönetebileceksiniz. 

Ancak diyelim ki, bu yeteneğiniz yok ve sabah uyandığınızda sıfırdan bir güne başlıyorsunuz. 
Hatta o sabah gece yaşadıklarınızdan dolayı düşük enerji ile uyandınız. Böyle oldu diye, günün böyle sürmesine müsaade etmeyin. Silkelenip kendinize gelin, idareyi ele alın.

Yapacağınız şey, öncelikle gün boyu size hizmet edecek vücudunuza biraz özen gösterip, güne hazırlamak olmalı. Unutmayın ki, ruhen zengin ve sağlam olabilmek için bedenen sağlam olmak durumundayız. 
Sonrasında, tıpkı bir bilgisayara format atar gibi o gün yapmak istediklerinizi gözünüzün önüne getirin ve ona göre kendinizi programlayın. 
Sorun kendinize, "Ne istiyorsunuz bu günden, nasıl bir gün geçirmek istiyorsunuz?" onu formatlayın beyninize.
Sadece istediğiniz hedefe odaklanın ve buna engel olduğunu düşündüğünüz fikirleri düşünce sisteminizden uzak tutun.

Sıkça dile getirdiğim "Life is an illusion" yani " Yaşam bir yanılsamadır"söylemini hatırlayın. Yaşamı nasıl algılarsak öyle yaşarız. Tek yapmamız gereken algıyı değiştirmek... Yeni bir günlük senaryo yazmak...
Yarın sabahtan tezi yok, yeni güne yeni bir algı yönetimi ile başlayın ve kendi gününüzü kendiniz yaratın.
Unutmayın her şey sizin elinizde, sizin kontrolünüzde. Sadece bunun böyle olduğuna yürekten inanın.....