4 Mart 2018 Pazar

EGO .....

Ego, sözlük anlamından yola çıkarsak kısaca "ben" demektir, benlik anlamına gelir. 

İnsanın kendini çevresindekilerden farklı hissetmesi ve çevresindekilere farklı hissettirmesi için kimi zaman bilerek, kimi zaman bilmeden kendisiyle ilgili olarak devamlı bir takım özelliklerini ve farklılıklarını öne çıkarma isteğidir. 
Daha kısa bir tarif yapacak olursak ego, "Ben sizlerden daha üstün, daha farklıyım" demenin tezahürüdür. 

Peki, neden böyle bir dürtüye ihtiyaç duyar, bilerek veya bilmeden böyle davranırız? 
Bunun altında yatan en önemli neden insanın kendisini koruma iç güdüsüdür. Yaşamsal kaygılarımızdan, başkaları tarafından hor görülüp, önemsenmemek refleksi ile ortaya çıkan, çok da doğal bir durumdur. 
Yukarıda da dile getirdiğim gibi, aslında en önemli nedeni de yaşam senaryosunda bir yer edinme, fiziki alemde dış etkenlere ve kişilere karşı kendini koruma dürtüsüdür. 

Ruhsal dünya ve ruhun tekamülü açısından bakarsak "ego" yani "ben" işin ana öznesi, tam da kendisidir. Sürekli ruhsal tekamülden bahseder dururuz, peki tekamül edecek kişi, yani işin öznesi kimdir? İşte bu sorunun en kısa ve basit cevabı "ben" dir. 
Dolayısı ile ana aktör ben isem, o zaman ona iyi bakmam, onu iyi koruyup kollamam gerekir.

Eğer konuyu ruhsal açıdan biraz daha derinlemesine inceleyecek olursak "ben" kavramının çok  önemli bir rolü daha bulunmaktadır. Burada en önemli ve üzerinde durmamız gereken nokta da aslında budur. 
Yaşam senaryosunda baş aktör kim, senaryo kim için yazıldı? 

Cevap basit, tekamül yolunda bir tek aktör vardır o da "ben"... geliştirilmesi gereken, tekamül edecek olan "ben". İşte bunun için beni çok iyi kollamak ve korumak gerekir. 

Fakat, şunu da unutmamak gerekir, O "ben" aynı zamanda çok dikkat edilmesi gereken bir şeydir. Çünkü "ben" çok fazla cilalandığı zaman parlaklığı bazen kendi gözlerimizi kamaştırıp bizi yoldan çıkarabilir. Korumak bir kenara hem ruhsal gelişimimize, hem de yaşam senaryomuzdaki aktörlere, dolayısı ile doğrudan bize zarar verir. Aslında yaşam senaryosundaki aktörler,  daha önceki yazılarımdan da hatırlanacağı üzere bizlerin doğrudan yansımasıdır.
Kısacası, ben dediğimiz kavram son derece dikkat ve özen gerektiren bir kavramdır.

Tekamülde vaz geçilmez olan bir kavramı hepimiz hatırlıyoruz. Dualite...... İşte dualite burada da önümüze çıkıyor ve bize ışık tutuyor.
Dualite, uçlardan, zıtlardan dengeye gelme... evet, orta noktayı bulma, artı ve eksi arasında denge noktası, sıfır noktasına erişebilme... her erişilen noktada bir tekamül basamağını daha atlayarak adım, adım yukarıya çıkmak...

Eğer, uçlarda dolaşırsanız iki yol alternatifiniz olacaktır. 
Bunlardan birisi; egoist olmak, süper egoya doğru yönelmek ki; her şeyin önünde olmak, tüm yaşam ve toplum kurallarını yok sayarak kendini hep önde tutmak....
Diğeri ise, benliğinden vazgeçip silik, şahsiyetsiz, ezilen ve yok edilen bir duruma doğru gitmek. 

Ancak, tekamüldeki sihirli kelime, "dengeyi" hatırlayacak olursak,  ne süper egonun artması ile oluşacak kin, nefret, dışlanmışlık duyguları ile, ne de kendini yok sayıp silinerek  tekamül etmek mümkün değildir.
Kanaatimce ego ve egoist kelimeleri kullanılırken dikkat etmek gerekir. Bazıları "ego" sanki çok yanlış bir şeymiş gibi tepkiler veriyor. Ego, olmaz ise olmaz bir kavram ama her şeyde olduğu gibi kararınca ve doğru kullanılması şartıyla.
Eğer "ego" duygusu yani "ben" olması gereken ölçülerden öne çıkar ise bilin ki, tüm kötü duyguları yanınıza alıyorsunuzdur. Aşırı "ben" odaklı olmak; aşırı kibir, kin, nefret, hırs ve kıskançlık  duygularını besler.

Unutmayalım ki, yaşam senaryomuza teklikten başladık ve ulaşacağımız yer de teklik. Öyleyse vazgeçilmez bir yol arkadaşımız var tüm bu seyahat boyunca... alt bilincimizde bulunan ruhumuzun kodlarında saklanan "ben" duygusu...

Onun için bu duyguyu iyi korumamız gerekiyor. Burada egomuzu koruyabilmek adına bazı ip uçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum;
Birileri sizi abartılı şekilde övüyor ve öne çıkarıyorsa, bilin ki alarm zilleri çalıyor, aman kendinizi yükselen ego alanında kaybetmeyin, çok dikkatli olun.
Bilir misiniz, bu sanki mayınlı bir arazide yürümek kadar tehlikelidir.
Konuşmalarınıza mümkün mertebe "ben" kelimesi ile başlamayın. Siz kendinizi bilin ama bunu öne çıkarmayın. Zira bu yaklaşım ve eylem sizi zaman içinde yaşam senaryonuzda yalnızlığa götürecektir. 
Kendinizi sevin, hem kendi, hem de başkalarının hatalarını affedin ama sakın ola ki, narsist olmayın.
Tüm ezoterik öğretilerin temelinde "kendini bil" kavramı ve bunun onlarca değişik öğretisi vardır. Bunun altında yatan tek neden, size "içindeki ben'i tanı, onunla ne kadar barışık olur ve anlaşırsan tekamül yolunda o kadar hızlı yol alırsın" düşüncesinin aktarılmak istenmesidir.
Çünkü, yol boyu tek yol arkadaşımız o içimizdeki "ben" dir ve inanın onun dışında hiçbir şey olmayacaktır.

Unutmayın ki, fiziksel alemde yalnızlık yoktur, sosyalleşme vardır, sosyalleşme dualitenin tüm uygulama alanlarını yaşayabilmemiz için, tekamül edebilmemiz için gereklidir.

Şunu hatırlatmak isterim; ilahi nizamın gerçeklerini tam olarak kavrayamadığımız zaman bir çok değerlendirmemiz boşlukta kalır. 
Mesela, fiziki alemde insanların dış görünüşleri, sosyal statüleri, varlık, eğitim ve öğretim vs. gibi değerleri, değer yargıları olarak ön plana çıkarırız. Ancak, yine bilir misiniz, sosyal statü, eğitim, varlık gibi fiziki alem zenginliklerinin ruhsal seviyemizle kesinlikle alakası yoktur. 

Sakın şöyle bir hataya düşmeyelim, insanların ruhsal seviyeleri  illa onlar okumuş, eğitimli, varlıklı diye yüksek değildir. Varlık da, yokluk da tekamül yolunda imtihandır. Önemli olan, senaryo gereği bütün bunlar olurken, sizin bunları nasıl yönetip, bu imtihanı nasıl geçtiğinizdir.

Onun için sakın ola ki, kimseyi içinde bulunduğu koşullardan dolayı küçük görmeyin veya gözünüzde büyütmeyin... kınamayın... zira fiziki alemde hepimiz tekamül için gerekli rollerimizi oynuyoruz ve sonuçta hepimiz aynı gemideyiz. 
Abartmak, hor görüp küçümsemek, kınamak gibi duygular tekamül yolundaki en büyük tuzaklardır. Bunları yaptığınız takdirde dualite terazisinde dengeyi asla bulamazsınız. 
Bu da sizin ruhsal tekamül sürecinizin uzaması demektir. 

Her şeyde olduğu gibi "ne ifrat, ne de tefrit" tekamül yolunda kılavuzunuz olsun. 
Özetleyecek olursak aşırı duygu ve davranışlardan uzak kalarak dengeyi bulmaktır bizleri tekamüle götürecek olan yegane şey... 
Tekamüle ve sonsuz iç huzura doğru yolunuz açık olsun.....