29 Temmuz 2017 Cumartesi

TEKAMÜLÜN SAFHALARI

Dünya hayatı dediğimiz yaşam, tüm canlılar için bir gelişme ve tekamül ortamıdır. Konuyu biz insanlar açısından ele alırsak, öncelikle maddi olarak değerlendirmek daha aydınlatıcı olur.
İlk insandan, günümüz insanına kadar geçen yüz binlerce yıllık süreçte (Bu süre Asıl zamanda bir "an"a tekabül eden bir süreçtir ki, bunu bir önceki yazımda anlatmaya çalışmıştım) insanlık ciddi bir evrim geçirmiş, maddi ölçülerde çok büyük ilerleme gerçekleştirmiştir.

Bu ilerlemeyi fiziki çerçevede değerlendirirsek, insanlık olarak bugün itibariyle edindiğimiz melekeler ve ulaştığımız nokta en iyi göstergedir. 

Peki, maddi gelişim böyle iken, ruhsal alanda nasıl bir gelişme (Tekamül) olmuştur?
Tekamül dediğimiz şey nasıl gerçekleşmektedir, ölçüsü nedir?
Fiziki değişimle tekamül arasında nasıl bir mukayese yapabiliriz?

Şimdi isterseniz gelin konuyla ilgili bu soruların cevaplarını birlikte arayalım...
Tıpkı fiziksel olduğu gibi Ruhsal dünyamızda da, özellikle son yıllarda insanlık olarak önemli bir mesafe kat ettiğimizi söyleyebiliriz. Öncelikle dikkat edecek olursanız, geçen 40-50 yıllık süreçte insanlık ruhsal dünyaya karşı gittikçe artan bir ilgi duymaya başlamıştır. Bu konuda özellikle son yıllarda tüm dünyada logaritmik artışla bir çok araştırma, yazı, bilimsel makale yayınlanmıştır. Günümüz insanı için bu alan daha fazla dikkat çekmekte ve en azından konunun farkındalığı manasında ciddi kitleler bu alana ilgi duymaktadır.
İnsanlığın tümünü ele alacak olursak bu durum aslında yavaş, yavaş algıların açılması ile birlikte başka bir boyuta geçişin de habercisidir.

Peki, ne oldu da yüz binlerce yıllık insanlık tarihinde son yıllarda bu durum ortaya çıktı?
Kadim bilgi, insanlığın dünya zamanı ile içinde bulunduğumuz süreçte, altın çağa doğru bir geçişin içinde olduğunu ve insanlığın buna hazırlandığını söylemektedir. 
Son 20 yılda özellikle dijital teknoloji ve buna bağlı olarak sanal alemde sağlanan ilerleme insanlığı farklı bir boyuta doğru sürüklemektedir.

Yaşananlar adeta yeni yaşam alanının, belki de yeni bir boyutun hazırlıklarıdır. 
Düşünsel yaratıklara dönüşme yolunda hızla ilerliyoruz. 
Unutmayın ki, daha bundan 20-30 yıl önce bugün sanal alemle hayatımızda günlük kullanımın parçası olan hiçbir şey yoktu. Sanal alemin hızla gelişimi insanlığın toplu yaşamdan, bireysel yaşama doğru hızla geçişinin habercisidir. 

Hayatımızda olan bir çok kavram, maalesef artık değer ve manasını yitirir hale gelmiş, aile, sosyal yaşam gibi kavramlar farklı bir boyut ve mana ifade etmeye başlamıştır. Tüm dünyada bu konularda ciddi bir erozyon yaşanmakta, insanlar sanki hızla kabuğuna çekilmektedir. Ancak, yaşanan ve yaşanacak süreçte bunun karşı durulamaz bir gereklilik olduğunu da unutmamak gerekir. Aslında, gerek fiziksel boyutu, gerekse ruhani boyutu ile yaşanan gelişim ve değişim birbirine belli bir paralellik de göstermektedir.

Peki, tekamül sürecinde ruhun gelişimi için gerekli olan süreç nasıl çalışmaktadır, nasıl bir mekanizma vardır?
İnsan denen varlık, ruhsal derinlik manasında en ilkel halinden başlayıp, tekamülün son noktası olan kamil insan boyutuna erişene kadar, aynı oyun alanına değişik kimlik, cinsiyet ve düşünsel birikimle girer çıkar.
Bu dünya dili ile ifade edilecek olursa, doğum ve ölüm arasında yaşamda aldığımız rolün tam da kendisidir.

Bir örnekle gösterecek olursak şöyle de tarif edebiliriz:
Size tahsis edilen bir tarla olduğunu farz edin. Sizden istenen ve göreviniz bu tarlayı ekmek. Ancak, tarla o kadar büyük ki, bir ömürlük yaşam sürecinde bunu ekip bitirmeniz mümkün değil.
Yaşama ilk geldiğiniz andan başlayarak, size bahşedilen yaşam süresince tarlanıza ekim yapıyorsunuz ve ömrünüz bitince dünyayı terk ediyorsunuz.
Daha sonra tekrar dünyaya gelip kaldığınız yerden devam edip, ekin ekmeyi sürdürüyor, yaşamınızı tamamlayınca tekrar geri dönüyorsunuz. Bu süreç birbiri ardına defalarca tekrar edip duruyor.

Ancak, her yeni dünyaya gelişinizde tarlanızı ekmek konusunda deneyim sahibi olup, kendinizce daha iyi yöntemler geliştirip, yaşam süreniz boyunca eskisinden daha fazla alan ekme şansına da sahip oluyorsunuz.
Ne zaman ki size verilen alanda ekim işlemi bitiyor, yani tekamül süreci tamamlanıyor bir üst aleme geçiyorsunuz, işte o zaman ruhsal tekamülde bu dünya imtihanını başarıyla tamamlamış oluyorsunuz.

Burada aklımıza şöyle bir soru gelebilir.
Bu tekamül sürecinde kim kaç defa dünyaya gelip gidiyor, bunun sayısını kim nasıl tayin ediyor?
Bu tamamen bize bağlı bir şey. Tarla örneğinden yola çıkarsak, dünya yaşamı süresince tarlasını iyi eken, düzenli çalışan birisi isek, ekim işlemi kısa zamanda bitecektir. Her bir dünyaya geliş sürecinde iyi gözlemleyip, gücümüzü iyi öğrenip bir önce yaptığımız hatalardan ders alarak becerimizi geliştirmişsek, tekamül sürecinde maddi dünyaya geliş ve gidişlerimiz daha az sayıda olacaktır.
Ama, dünya yaşamında tembellik eden, düzenli çalışmayan, yaşananlardan ders çıkarmayan birisi iseniz, bu gidiş gelişler doğal olarak daha zahmetli ve çok olacaktır.

Dünya zamanı dediğimiz Asıl zaman çizgisindeki nokta, bizim yaşam oyun alanımız için hep başlangıç noktası ve tekamül sonunda da çıkış noktamız olacaktır.
Yani, en basit halimizden tekamülün son noktasına erişene kadar Asıl zamanda an dediğimiz nokta bizim için başlangıç ve sonuçtur.
Aşağıdaki şekilde göreceğiniz üzere şöyle tahayyül edebilirsiniz.
                   
Ruhsal evrimimiz için başlangıç noktamız Asli zaman üzerinde bulunan nokta olacaktır.
Bunu bir okulun sınıfı ve o sınıfın giriş kapısı gibi de değerlendirebilirsiniz. Dünya alemi dediğimiz yer, bizim dünya imtihanı için bulunduğumuz sınıftır. Bu sınıf tekamülümüzü bitirene kadar bulunacağımız sınıf olup, sınıf hiç değişmeyecek, sadece bu sınıfta alınacak dersler her dönem farklı olacaktır.
Ne zaman ki bütün dersleri başaracağız, bu dünya alemi için tekamülün son noktası olup, bize bir üst boyuta, bir başka aleme geçme şansı verecektir.

Yukarıdaki çizime bakacak olursak şöyle bir izah da yapabiliriz. Dünyaya ilk geldiğimiz ve tekamül için bize tanınan alan şekilde
"1" numara ile gösterilmişken, tekamül ilerledikçe, "2" - "3" - "4" diye artan sayılarla devam etmekte ama alan tam tersine küçülmektedir. Yani yaşama ilk gelişimizde tekamül için çalışılacak alan çok iken, onu takip eden her süreç de daha da küçülecek şekilde gelişmektedir.
Bunun en önemli sebebi yukarıda bahsettiğim gibi, her dönem edindiğimiz tecrübe ve tekamül bizi bir sonraki yaşamda daha az bir çalışma içine sokacaktır.

Gözümüzde şöyle de canlandırabiliriz.
Geniş açılı ışık hüzmesi olan bir fener düşünün. başlangıç noktası ışık kaynağıdır. (Asıl zamanda ki dünya zamanı noktası, an olarak düşünün)
Işık kaynağının hüzmesi, yani açısı küçüldükçe ışığın aydınlattığı, yansıdığı alan daha da daralacak ve küçülecektir.
Sonunda ışık kaybolacak, başladığı noktada bitecektir.
İşte bu, dünya aleminde tekamülün tamamlanması, bir üst aleme geçişin bir başka şekilde izahıdır.

Tekamül yolunda hepimize iyi yolculuklar ..............

23 Temmuz 2017 Pazar

DÜNYA DIŞI ZAMAN

Hatırlanacağı üzere son yazımda zaman konusunu anlatmaya çalışıp, yaşadığımız evrendeki biz insanların algıladığı dünya zamanından bahsetmiş, bunun dışında asli zaman ve küresel zaman kavramı gibi iki ayrı kavram daha olduğunu paylaşmıştım.

Biz insanların içinde bulunduğumuz dünya şartlarında anlayabildiğimiz dünya zamanından çok farklı olan bu kavramları algılamamız ve anlayabilmemiz için, alışılmış kalıpların dışına çıkmak ve hayal gücümüzü kullanmamız gerekmektedir. Zira, bulunduğumuz maddi alemde ve fiziki şartlarda bu bir gerekliliktir.

Daha önceki bahislerde, bizim dışımızdaki alemlerde bizim anladığımız anlamda elle tutulur, gözle görülür bir fiziki boyutun olmadığını, süptil diye tarif ettiğimiz bir halde bulunulduğunu ifade etmeye çalışmıştım.
Dolayısı ile öncelikle dünya zamanı denen kavramın yaşadığımız fiziki boyut için geçerli olan bir kavram, asli ve küresel zaman dediğimiz kavramın ise başka boyutlara ait, ruhsal alemi ifade eden bir kavram olduğunu belirtmek gerekir.

Aslî Zaman, evren için kullanılan ve geçerli bir zaman tarifidir.
Evrende çokluğu oluşturan tüm varlıkların bir olma, birlik olma ve tek olmaları hedefi için ilerleyişleri Aslî Zaman içinde olur. 
(Burada geçmiş yazılarda bahsettiğim kamil insan olma, tekliğe, hiçliğe ulaşma kavramlarına atıf yapmak isterim. Hatırlanacağı üzere sevgi dışında hiçbir beşeri duygunun ve cinsiyet kavramının olmadığı bir hedeften bahsediyoruz)

Özetle söylemek gerekirse, Aslî Zamanda yol almak veya ilerlemek tekliğe doğru gidiş demektir. Bu yolculukta varlığın idraki gelişir, hedefte ulaşılacak ilkelere gittikçe yaklaşır ve sonunda nihai nokta ile bütünleşir, yani tasavvuf tabiri ile vahdeti vücut olur. 
Halbuki, dünya zamanında gelişim uçsuz bucaksız diye canlandıracağımız asli zaman üzerinde tek bir noktada gelişir, tek bir andan öte değildir. Varlık, gelişimini bizim yaşam diye tarif ettiğimiz, bizim algımıza göre uzun bir zamanda, ama asli zamana göre “bir an” diye tarif edebileceğimiz bir sürede gerçekleştirir. Aslî Zaman diye tarif edilen kavram, birazdan anlatmaya çalışacağım üst boyutlara ait küresel zaman olmayıp, zaman realitelerinin tümünü içine alan bir kavramdır. Bir başka şekilde ifade etmeye çalışırsak, asli zaman; madde alemi boyunca akıp gider ve her alemde bulunduğu alemin şartlarına göre ortaya çıkar.

Peki, küresel zaman denen kavram bu anlatılanların neresinde yer almaktadır?

Aşağıda üçlü zaman çiziminde; “Dünya zamanı”, “ Asli zaman” ve “Küresel zamanı” bir arada görüyoruz. Yatayda akıp giden ve kalın bir çizgi olarak gösterilen asli zaman çizgisi onun üzerinde tek bir noktasında kendi ekseninde dönen "Dünya zamanı “A” ve yine asli zaman akışı içinde, dünya zamanından çok farklı olarak tezahür eden "Küresel zaman “B” bulunmaktadır.



(Dünya zamanı çizimde görüldüğü üzere asli zaman çizgisi üzerinde bir nokta etrafında tezahür ederken, küresel zaman, asli zaman üzerinde ruhun tekamül ölçüsüne göre belli genişlikte alanları kaplar)

Dikkat edersek küresel zamanın asli zaman çizgisinin üzerinde sağa ve sola doğru belli alanları kapsadığını, yani asli zaman çizgisi üzerinde dünya zamanının aksine hareket ettiğini görürüz.
(Bir sonraki “Küresel zaman” çiziminde biraz daha detaylı anlatmaya çalışacağım)

Küresel zaman, spritüel alem için sıkça kullanılan, geçmiş, şimdi ve gelecek kavramlarının tümünün bir oluşa bağlanarak üçünün aynı anda yaşandığı bir zamandır. Aynı zamanda, sonsuz bir yöne doğru akar ve dünya üstü alemlere mahsus ortaya çıkan bir zaman algısı veya kavramıdır.
Daha önce “Görevli varlıklar” konulu yazımda bahsettiğim, 3 boyutlu alemin dışındaki görevliler işte bu zaman ve mekan kavramının geniş imkanları içindedirler. Burada zaman kavramı bizim algıladığımız kavramın çok ötesindedir ve iki kavramı birbirleri ile mukayese edemeyiz. Zaman kavramının genişlemesi ve algılanabilmesi sadece idrakin ve ruhsal gelişimin ilerlemesi ile mümkündür. Yani, ruhsal dünyada belli tekamülü gösterip, algıları açıp, belli merhaleleri aşmak ile mümkündür.

Bir başka şekilde ifade edecek olursak, dünya aleminde, “şurada başladı, burada bitecek veya bitti” diye ifade ettiğimiz zaman anlayışları, ancak dünya idrakine göre ve algı ölçülerine dayanır.
Daha ileri idrak seviyesine sahip ruhlar için başlangıç ve bitişin anlamı insan ruhunun algı seviyesindeki gibi değildir, aynı değeri taşımazlar. Bu seviyedeki algı yüksek idrak zamanının zemininde bambaşka manalar içerirler.

İşte onun içindir ki, yüksek âlemlerin olaylarını anlayabilmek dünya idrakiyle mümkün değildir. Dünya gerçekleri için yeterli gelen dünya zamanı ölçüsü, yüksek âlemlerin zaman algısı yanında çok basit kalır. Çünkü zaman algısı idrakle ilgilidir. İdrak ne kadar genişler ise, algılayacağı zaman kavramı da o kadar geniş ve kapsamlı olacaktır. İdrak ne kadar kapsam kazanırsa, içinde bulunacağı zaman sistemi de o kadar kapsamlı olur.

Yüksek zaman idraki her bakımdan büyük farklar gösterir ve çok doğal olarak dünya zaman idrakinden daha kapsamlı ve karmaşıktır. Buradaki en önemli sebep madde boyutunun değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Dünya aleminde beş duyu, 3 boyut gibi kavramlar varken, diğer boyutlar için durum tamamen farklıdır. Dünyada her şey elle tutulur, gözle görülürken, diğer alemlerde düzen alıştığımız düzenin tamamen dışında tezahür eder, varlık, hız, zaman gibi kavramlar artık alıştığımız şekilde değildir.

Dünya zamanının tek yöne olan hareketi burada bambaşka bir boyut kazanır, Artık bu boyutta her yöne dağılan ve hepsini bir anda idrak eden bir varlık vardır. Sanki her şey bir kürenin içinde tek bir oluşa bağlanmıştır.

Küresel veya yüksek zaman idraki de diyebileceğimiz zaman idraki, dünya zamanı gibi bir yüzey üzerinde ve tek yöne belli periyotlarla daireler çizerek dönüp duran bir sistem değildir. Bu, bir kürenin bütünü içinde, merkezden her tarafa akarak yürüyen karmaşık bir zaman sistemidir.

Aşağıdaki çizimle durumu daha anlaşılır hale getirmeye çalışalım. Gözünüzün önüne bir küre getirin. Görüldüğü üzere merkezinden kesilmiş olarak görülen bu kürenin merkezinden dışa doğru her yöne çizgiler bulunmaktadır.
Her ne kadar çizim iki boyutlu olup üzerinde 8 adet merkezden dışa, farklı yöne çizgi bulunsa da, siz kürenin merkezinden sonsuz çevre noktalarının her birine yürüyen sonsuz yönler olduğunu düşünün. Gözünüzün önüne uzayda asılı duran güneşi getirin. Nasıl ki,güneş tüm çevresine sonsuz sayıda ışık huzmesi yayıyorsa, işte küresel zaman merkezi de aynen böyledir. Merkezden çıkan ve kürenin dışına doğru yönlenmiş sonsuz sayıda zaman çizgisi vardır. İşte bu çizgiler üzerinde yürüyen zaman akışının her birinin aynı anda algılanabileceği bir zaman kavramıdır küresel zaman kavramı. Halbuki, dünya zamanında bu merkezden çıkan ve o nokta etrafında ve tek bir düzlemde helezonlar çizen kısıtlı bir kavramdan bahsetmiştik. 
Küresel zamanda ise, sezileceği gibi bir noktadan başlayıp ve bir düzlemde dönen zaman kavramı, artık genişlemiş her yöne ayrı ayrı hareket edebilen bir hale gelmiştir.

Çizimde asli zaman üzerinde bir küremiz var ve görüldüğü gibi kürenin içindeki merkezden rastgele dışa doğru çıkan çizgiler var. Bu çizgilerden bir tanesini düşünecek olursak bu basit dünya zamanını gösterir.

Hatırlanacağı üzere asli zaman üzerinde bulunan dünya zamanı bir yöne ve bir düzlemde hareket ediyor ve asli zaman üzerinde hiçbir ilerleme kaydetmiyordu.

Peki, küresel zamanda böyle mi? Tabii ki burada çok farklı bir durum var. Tekrar çizimden hareketle ilerleyecek olursak, küresel zaman algısının asli zaman üzerinde hareket ettiğini de gözlemleyebiliriz.

Kırmızı renkte gösterilen "1" - " 2" - "3"  numaralı kırmızı noktalar asli zaman üzerinde farklı yerlerde bulunmaktadır. Bunun sebebi aslında çok basittir. Sadece biraz hayal gücümüzü kullanmak gerekiyor. Bir kürenin merkezinden, kürenin her yönüne zaman akışı olursa çok doğal olarak sonsuz sayıda dünya zamanı ve bunların asli zaman üzerinde farklı noktalarda iz düşümü olacaktır.

Konuya bir de şöyle yaklaşalım. Ruhsal boyutta üst seviyelere erişen varlıklar için; daha önce söylediğimiz gibi bu boyutta yaşam algısı bizim maddesel dünyamızda olduğu gibi değildir. Daha yüksek frekanslarda bizim gözle algılayamadığımız süptil halde varlıklar vardır. Dolayısı ile bu varlıklar için sonsuz sayıda dünya zamanı yanında, asli zaman üzerinde hareket, algı ve hissetme şansı vardır. İşte, onun için sıkça dile getirilen “geçmiş, şimdi ve gelecek” aslında hepsi aynıdır diye ifade edilir.

Aslında basit şekilde ele alacak olursak bir nevi zamanda yolculuğunu andırır bütün bu anlatılanlar. Belki küresel zamanı şöyle de ifade edebiliriz:

Dünyada yaşayan biz insanlar, bir anda zamanın ancak bir yüzey üzerindeki akışını idrak edip anlayabilirken (çizimde kürenin tek bir kesitini ifade eder), üst alemlerde yaşayan bir varlık, aynı anda bu idrakin hemen hemen sonsuz misli olan bir idrak ve algı içindedir. Bunun tek sebebi üst boyutta bulunan varlığın süptil madde ortamında olmasıdır ve bu halde olması varlığın kürenin tüm yüzeylerinde aynı anda yaşamasına olanak vermektedir.

İşte aslî zaman üzerindeki bu bir an, insanın, bütün yaşamları boyunca geliştirip, tekamül ettirip olgunlaştırması, gerekli olan hazırlık melekelerinin toplamını içermektedir. Yüzeysel zaman idrakinde yaşayan insanın, dünyadaki insanlık safhasının başından sonuna kadar tüm hazırlığı, aslî zaman akışı üzerindeki bu an içinde, bu anın insanlık safhasına ilişkin tüm gerekliliklerini yerine getirmek üzere, yerinde saymak suretiyle gelişir.

Aslî zaman üzerindeki bu nokta (an), asli zamanın belirli bir anındaki insan varlığının, tekamülü için gerekli olan kudretlerini olgunlaştırdıktan sonra tekrar ulaşacağı bir noktadır. Yani varlığın insan halindeki tekamülü, asli zaman üzerinde bu noktadan başlar, yine bu noktada biter ve bu safha tamamlanıncaya kadar aslî zaman üzerinde yürüyüş olmaz. 
Bu varlığın maddi dünyada tekamülü dür. Bunu insanlığın sübjektif tekamül safhası olarak da adlandırabiliriz. İnsanın dünya alemindeki tüm yaşamları, asli zaman çizgisinin bir noktası olan bu bir anlık noktada ortaya çıkar, yani insanın doğumdan ölüme geçirdiği ve geçireceği tüm safhalar bu noktada olup bitmektedir.

Gelecek yazımda bu konuyu anlatmaya çalışacağım.