31 Mart 2017 Cuma

ÖLÜM ve SONRASI......

Bu yazımda, bir önceki “Bilinç, Bilinçdışı ve Bilinç altı” yazımda bahsettiğim spatyom halini veya bir başka ifade ile spatyom alemini anlatmaya çalışacağım.

Hatırlanacağı üzere, varlık 3 boyutlu dünyada bedenlendiği vücudu, ömür dediğimiz belirlenmiş süre kadar kullandıktan sonra bedeni terk eder ve ölüm denen hadise gerçekleşir.
Daha önce de bahsedildiği üzere, burada ölüm 3 boyutlu dünyadaki beden için geçerlidir.

Halbuki, ruh yaşamına devam etmektedir ve ilahi düzen için ruhun tekamülüne devam etmesi gerekir. İşte, bu evrimi sağlayabilmesi için spatyom alemine ihtiyaç vardır.

Peki nedir spatyom?

Ölüm hadisesi ile varlık bir başka boyuta, başka bir üst boyutun şartları ile karşı karşıya getirilir ki, buna spatyom diyoruz. Spatyom maddenin bilinen üç halinden (katı, sıvı ve gaz ) daha farklı bir durumdur. Bilinen fiziksel maddelere oranla çok daha akıcı, çok daha az yoğunlukta ve atomik vibrasyonları çok daha hızlı, süptil madde halidir.
(İlk yazılarımda diğer alemleri anlatırken verdiğim pervane örneğini burada hatırlatmak isterim.)

Ölüm sonrası hissedilen ilk safhada her insan ruhu önce ölmüş olduğunu, daha doğrusu fiziksel bedenini terk etmiş olduğunu anlayamaz. Bir bocalama, kargaşa, açıkçası tam bir şaşkınlık ve kaos dönemi geçirir. Bu aşamada elle tutulur gözle görülür bir şey yoktur, üç boyutlu dünya terk edilmiştir.

Bu aleme kendiliğinden imajinasyon; varlığın, iradesi dışında cereyan ettiği izlenimi veren imajinatif faaliyet durumu da denilebilir. Tüm kutsal kitaplarda ödüllendirme ve cezalandırma olarak dile getirilerek, cennet ve cehennem sembolleriyle simgelenen durumun tarifidir.
Aslında, bu aşamadaki varlığın kendi imajinasyon yeteneğiyle bilmeden kendisinin oluşturduğu, huzur verici ya da huzursuz edici sahnelerden ibarettir.

Ölüm olayı ile fiziksel bedenini terk etmiş her insan ruhunu spatyomda vicdani bir hesaplaşma bekler. Fakat burada kendi kendisiyle baş başa kalma, bir hesaplaşma söz konusudur, herhangi bir cezalandırma söz konusu değildir.
Buna bir başka ifade ile son yaşamımızda vicdan ve ego çekişmesi içinde denge bulamadığımız, davranış ve düşüncelerin muhasebesinin yapıldığı dönem de diyebiliriz. Bu alemde 3 boyut tamamen ortadan kalkmıştır, spatyom hali varlık için bir mekan değildir. Varlık ölümün hemen akabinde gittiği spatyom aleminde tamamen yalnız kalır ve burada süptil haldedir.
Ne dünya ile, ne de bulunduğu alemde hiçbir şey ile irtibatı yoktur. Varlık tamamen yalnız başınadır ve bu yalnızlık tekamül evresi için gerekliliktir.
Spatyom haline, varlığın son yaşamına ait hesap vermesi gereken bir sorgulama da diyebiliriz.

Ancak, burada çok önemli bir ayrıntıyı gözden kaçırmamak lazımdır. Burada sorgulayan ve sorgulanan varlığın bizzat kendisidir, çevreyle olan bütün ilişkileri kesilmiştir.
Bu durum, hakimin, yargıcın, zanlının tek varlıkta toplandığı çok özel bir durumdur.
Varlık dünya aleminde yaşadıklarını gözlemek, bir muhasebesini yapmak durumundadır.

Hatırlanacağı üzere, daha önceki yazımda 3 boyutlu maddi alemde iken yaşadıklarımızı ve öğrendiklerimizi, uyku sırasında bilinç dışına atarak orada biriktirdiğimizi ve yine hatırlanacağı üzere, bu bilginin henüz öz bilgi olmadığından bahsetmiştik.

İşte spatyom hali, bu bilginin değerlendirilip, muhasebeleştirilme safhasıdır. Bu bilgi değerlendirmesi sonunda elde kalan özet bilgi, öz bilgi haline dönmüş bilgidir.
Bu dönemde varlık tamamen yalnız bırakıldığı için vicdan terazisinde her şeyi gözden geçirme şansına sahip olur.

Burada bir durumu izah etmek gerekir. Varlık dünya yaşamında iken de vicdan terazisi az çok çalışır ama çevre faktörü ve tesirler genellikle varlığın kendisi ile veya vicdanı ile yüzleşmesine engel olur.
İşte bu yüzden tekamül için yaşam sürecinde insanın kendisi ile yüzleşmesi, kendini tanıması çok önemlidir. Bunu başarabilenler spatyom sürecini çok rahat geçerler.
Bu yüzden spatyomda tam bir yalnızlık vardır, sebebi de varlığın kendi muhasebesini, iç hesaplaşmasını yapma imkanı sağlamaktır. Bunu aslında tam bir rüya hali olarak da tarif edebiliriz. Ama, esas gaye dünyada edinilmiş bilginin mukayese edilerek öz bilgi haline döndürülmesi, varlığın kazanç hanesine tekamül seviyesinin kayıt edilmesidir.

Burada bir noktaya açıklık getirmek gerekir; varlığın yalnız kalıp iç hesaplaşmasını yaptığı dönem çok kolay olabileceği gibi, çok zorlu ve ıstıraplı da geçebilir.
Bunun derecesi varlığın son yaşamında kat ettiği mesafe ile yakın alakalıdır. Vicdan mekanizmasını iyi çalıştırmış, iç dünyasında zenginliğe ulaşmış, tolerans, hoşgörü, sevgi gibi değerleri yaşam boyu beslemiş kişiler için bu dönem çok da kolay geçer.
Ancak, bunu başaramayan ve yaşamını hoyratça harcayan, sevgi, muhabbet, vicdan kavramlarını anlamamış; kin, nefret, kıskançlık duygularının esiri olmuş kişiler için hiç de kolay olmayan bir süreçtir spatyom hali.
Spatyom aleminde veya halinde iken zaman kavramının dünya zamanı ile hiçbir alakası yoktur, dünya zamanı dediğimiz kavram 3 boyutlu dünyamıza mahsus bir algı ve kavramdır.

İleride zaman kavramını çok detaylı şekilde inceleyeceğiz ve aslında ilahi düzen içinde geçmiş, şimdi ve gelecek kavramlarının, aslında 3 boyutlu dünya gerçeği olduğu, bunun dışındaki ilahi düzende bunların hepsinin bir olduğunu göreceğiz. Ancak, söylediğim gibi bu konuyu daha sonra başka bir başlıkla detayları ile açıklayacağız.

Spatyoma geri döner ve konuyu biraz daha açmamız gerekirse; ölüm sonrası bedeni terk eden varlık serbest kalmıştır ama bu tam bir serbestlik değildir. Aslında varlık dünya alemini tam olarak terk edememiştir. Bunun olup olmadığının anlaşılacağı, muhasebesinin yapılacağı yer ise spatyom alemi veya spatyom durumudur.

Spatyomda şaşkınlık geçiren, ne olduğunu anlamaya çalışan ve bu dönemde iç hesaplaşmasını yapıp, öz bilgisinin muhasebesini ortaya çıkaran varlık, yavaş yavaş bulunduğu durumdan kurtulmaya başlar. Bu sırada varlık etrafından ve bulunduğu ortamdan tesirler almaya başlar, bir farkındalık durumu ortaya çıkar. Aslında bu artık iç hesaplaşmasını nihayetlendiği, idrakinin arttığı bir durumdur.
Artık varlık sükunete kavuşmuş, geçmiş yaşamındaki kayıp ve kazançları irdeleyebilecek duruma gelmiş, özellikle nerede eksiklikleri olduğunu görmüştür.
Geldiği nokta itibariyle kendisinde tespit ettiği eksiklikleri gidermek için tekrar dünyaya dönmek, yeniden yaşam denen oyuna başlamak ihtiyacı ve isteği duyar.
Bu sanki daha önce imtihana girmiş ve başaramamış bir öğrencinin tekrar çalışıp, nerelerde yanlış yaptığını görüp yeniden imtihana girmesi gibidir.

Varlık bu hissi ve isteği duymaya başladığında ve buna hazır olduğunda üst boyutlar dediğimiz alemlerden gelen görevliler, bir başka ifade ile yol gösterici veya yardımcı diyebileceğimiz varlıklar spatyomdaki varlığa yardım ederler.
Bu yardım varlığın tamamen kendi isteği ve talebi çerçevesinde olur. Yani varlık muhasebe safhasını bitirmiş, eksiğini görmüş, çalışmış ve yeni bir imtihana hazır demektir.
Aslında varlık içinde bulunduğu durumu geliştirmek, tekamül etmek, huzuru bulmak, bir üst boyuta geçebilmek için bunun gerekliliğinin farkına varmıştır.
Varlığın bu duyguyu hissedip, yardımcı varlıkların da uygun görmesi ile birlikte yeni bir yaşam planı hazırlanır.Bu sanki bir üniversite öğrencisinin kaç dönem ve hangi dersleri alacağını seçmesi kadar basite indirilebilecek bir durumdur.

Bu yeni yaşam için varlığın yeni ömür süresi belirlenmiş ve almak istediği derse göre ortam ve aktörler de seçilmiştir. Yeniden dünyaya gelmesini, yani bedenlenmesini sağlayacak anne ve babası, ailesi, ülkesi, coğrafyası, ırkı, dili, dini, kültürü gibi bir çok dünya gerçeği ve dekoru en ince ayrıntısına kadar planlanır. Kısacası, yeni bir yaşam kontratı şartları madde, madde yapıldıktan sonra, dünya denen üç boyutlu alemde yeniden bedenlenir. 

Ancak, burada çok önemli bir noktayı açıklamak gerekir.
Bütün bu hazırlık safhasında yapılan çalışmalar ve ruhun geçmiş yaşamına ait tüm bilgi kayıt altına alınıp, şifrelendikten sonra varlık bedenlenir. Yani, yeniden bedenlenme sırasında geçmişe ait tüm kayıtlar kapatılmış, sıfırdan yeni bir yaşam, yeni bir döngü başlamıştır.

Şimdi isterseniz biraz da ölüm denen konudan bahsedelim.
Dünya aleminde ölüm denen hadise yaşamımızda üzüntü veren bir hadisedir. Bir yakınımızı kaybettiğimizde duyduğumuz üzüntü sadece kendi egomuzun tatmini için olan dünyevi bir duygudur.
Bu çok ince bir nokta olup, bunu anlamaya gayret etmek gerekir.
Bazılarının ölüm sonrası tevekkül davranmasının sebebi, bunu yani ruhsal dünyayı ve ilahi düzeni anlamış olmalarındandır.

Bu noktada bir konuyu açmakta fayda var, aslında bizler için ipucu olacak bir nokta. İnsan yaşamı süresince ölüm denen hadisenin realitesini kavrar, kabullenir ve spatyom aleminin ne olduğu hakkında ön bilgiye sahip olursa, spatyom süresince geçireceği dönem çok daha rahat, kısa ve zahmetsiz olacaktır.
Zira, ölüm gerçeğini kavrayamayan birisinin ruhsal dünyayı anlaması mümkün değildir.
Varlık idrakini ne kadar genişletebilir ise spatyom halini anlamak ve orada geçireceği süreci kısaltmak onun elindedir.
Bunun için spatyom alemi yasaklı, korkacak veya kaçacak bir alem değildir. Bunu gideceği yeri hiç bilmeyen birisi ile, daha önce gideceği yer hakkında görmese de bilgi sahibi olan birisine benzetebiliriz.

Bu bilgiye sahip kişiler için tekamül süreci çok daha hızlı ve kolay olacaktır.