24 Ocak 2017 Salı

KORKULARIMIZDAN NASIL KURTULACAĞIZ?

Kendi kendime sorarım '' Neden insanlar benzer olaylar karşısında farklı tepkiler veriyor? '' diye.
Özellikle korkularımız için bu çok sık aklıma gelen bir soru.

Birimizin çok korktuğu ve endişelendiği, diğerimizin aynı olay ve şartlarda hiç tepki vermediği, korkmadığı olayların sebebi nedir?
Acaba bu farklı tepkiler neden oluyor?
Yaşama bakış açısı, bir yaşam felsefesi farkı mı?
Kültür mü?
Nedir bütün bunlara sebep olan şey?

Kendimce bunun cevabını yıllar sonra bulduğumu zannediyorum.
Sanırım ana sebep, iç dünyamızda yarattığımız tablo ve olayları nasıl algıladığımızla alakalı.

Bir önceki '' Kendimizi Tanımada Korkularımızın Rolü '' başlıklı yazımda bahsettiğim gibi doğduğumuz andan itibaren kendimize bir dünya yaratıyor ve yarattığımız bu dünyanın etrafına alçak veya yüksek duvarlar örüyoruz.
Negatif düşünceler ve onların beslediği korkular ile çevremizi daraltıp, farkında olmadan kendimizi bir hapishane hücresi içine kilitliyoruz.

Bundan neredeyse 25 yıl önce çok yakın bir dostum, bir büyüğüm çok üzüntü duyduğum, ruhen hırpalandığım bir dönemde bana şöyle bir şey söylemişti;
‘’ Unutma gün gelecek geri dönüp o gün için seni çok üzen olaya bakacaksın ve kendine soracaksın neden ben geçmişte bu kadar üzüldüm, acaba buna değer miydi? ’’
Galiba işin ana felsefesi bu cümlenin özünde yatıyor.
Evet, geçmişte yaşanmış ve o zaman beni üzen birçok şeye geri dönüp baktığımda bugün tebessümle karşılıyorum.
Aslında işin püf noktası olayı yaşarken hissettiğiniz ruh hali ve sonrasında nasıl davrandığınız.

Bir örnekle anlatmaya çalışacağım;

Gözünüzde kuru bir ağaç dalı getirin ve büyük bir fırtına çıktığını farz edin.
Eğer, fırtınada ağaç dalı eğilmezse ne olur?
Sanırım bu soruya birçoğumuz kısaca ‘’kırılır’’ cevabını veriyoruz.
Doğru, eğer ağaç dalı eğilmez ve bükülmezse kırılır ve ağaç gövdesi hırpalanır.
Ancak, bükülen ve eğilen yaş bir dal ise fırtına sonrası tekrar eski haline döner, kaldığı yerden daha güçlü ve daha diri olarak yaşamını sürüdür.

İşte, biz insanlar için durum aynen böyledir, bizler de yaşamımızda fırtınalı günler yaşıyoruz. Her yaşadığımız olayın altında tetikleyen bir takım korkularımız var; kaybetmek, başaramamak ve bunların sebep olduğu mutsuzluk.

İşte bu kötü duygular bizi kuru bir ağaç dalına çevirir ve en ufak bir olumsuzluk, bir ruhsal fırtınada kırılıp dökülmemize, incinmemize sebep olur. Olayları yaşarken tıpkı eğilen bükülen ağaç dalı gibi sakin ve sükunetle karşılamalıyız. Bırakalım bizim kontrol edemediğimiz, yaşanması gereken bir şey varsa kabullenip yaşayalım.

Unutmayalım, sükunetimizi kaybettiğimiz her an vücudumuz kimyasal tepkiler verir, kontrolümüz dışında davranışlar sergiler, fiziksel ve ruhi tahribata uğrarız. Böyle zamanlarda tek yapmamız gereken şey sükunetimizi muhafaza ederek sabırla beklemek, olumsuz düşünceleri aklımızdan çıkarıp, olumlu ve güzel şeyler düşünmektir.

Kısacası, nefsimizi terbiye etmek, eğitmek ve bu sayede ruhumuzu yükseltmektir. Unutmayın ki, ruhunuzu yükseltmek demek yaşam döner merdiveninde bir basamak daha yukarı çıkmak, yeni bir bakış açısı ise yaşama bakmak ve büyük resmi biraz daha anlamak demektir.


Eski bir deyiş şöyle der;
"Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol’’

Eğer, yukarıda dört kısa cümle ile özetlenen şeyi eyleme geçirebilir, yaşamımızda da uygulayabilirsek, göreceksiniz çok daha huzurlu, mutlu ve keyifli bir hayatın kapılarını açmış olacaksınız.

Madem bu kadar kolay da peki ‘’insanlar neden kendilerine eziyet çektiriyorlar?’’ diye bir soru aklınıza geliyor.
Unutmayalım, bu dünyaya geldiğimizde bir senaryo ile geliyoruz.
Kendimizin belirlediği, seçtiği bir senaryo ki; ileride bu konuyu çok detaylı şekilde sizlerle paylaşacağım.

Yaşamımızı sürdürdüğümüz dünyamızda bulunma amacımız ruhumuzu geliştirmek ve yükseltmek.
Bunu yapabilmek, döner merdivenimizin basamaklarını bir, bir çıkıp yükselebilmek için doğduğumuz günden itibaren yaşam boyu bir takım test ve sınavlardan geçiyoruz.
Doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız hiçbir şey boşuna değil.

Peki, korkularımız neden bu kadar önemli, ruhsal gelişmemizde bu kadar önemi olan korkularımızı nasıl yöneteceğiz?
İşte can alıcı soru bu.
Hatırlayacağınız üzere '' Ben Kimim? başlıklı ilk yazımda, kendimizi tanımada en önemli şeylerden birisinin kendimizle yüzleşmek olduğunu söylemiştim.

Kendimizle yüzleşmede en önemli şey korkularınızın ne olduğunu bulup çıkarmak ve bunların bir listesini yapmak.Bunları incelediğinizde korkularınızı tetikleyen şeylerin geçmişinizde yaşadığınız bir takım olaylarla ilintili olduğunu, bizzat yaşadığınız şeylerden dolayı tetiklendiğini göreceksiniz.

Sakin bir ortamda oturup düşündüğünüzde bunu siz de göreceksiniz. Bütün korkularımız aslında geçmişte yaşadıklarımızdan ve yarattığımız olumsuz düşüncelerden besleniyor.
Korkularımızdan kurtulmanın en basit yolu, aklımıza gelen her olumsuz düşüncenin tam aksini düşünmek, gözümüzde olumsuz canlanan tabloyu silip atmak ve yeni olumlu bir tablo canlandırmak. 
Negatif olan her türlü düşüncenin tam aksini, olumlu ve pozitif olanı düşünmemiz gerekiyor. 

Aklınıza ne zaman kötü ve olumsuz bir şey geliyor, hemen gözünüzü kapatıp üzerine kocaman bir çarpı işareti koyduğunuzu hayal edin ve akabinde onun tam aksi olumlu olanını düşünün.
Konsantre olun, ne istediğinizi düşünün, ne yaşamak istediğinizi canlandırın gözünüzde.

Ben bunu bizzat kendi yaşamımda uzun zamandır uyguluyorum.
Bu şekilde birçok olumsuz düşünceyi olumluya çevirme şansına sahip oldum ve bir yaşam felsefesi haline getirdim.
Bu sayede ruhumun fırtınalı, üzüntülü ve sıkıntıları olduğu dönemlerde kendimi koruyabildim, yaşadıklarımın beni hırpalamasına ve üzmesine müsaade etmedim.

Tabii ki, bunu eyleme geçirmek için bir müddet pratik yapmamız gerekiyor. Her gün sabah kalktığınızda pratiği yapmaya başlayın. Günlük yaşamınızı olumlu ve güzel şeyleri hayata geçirmek için programlayın. Açıkçası, günlük yol haritanızı siz belirleyin, kendi patronunuz olun.

Tamamen olumlu ve pozitif düşüncenizin eseri olan plan ve eylemleri programlayın ve zaman içinde bunların nasıl hayatınızın gerçeği olduğunu görün. 
Düşünce sistematiğimizi alışmış olduğumuz dışında bir noktaya yöneltmek ve onun üstüne konsantre olmamız gerekiyor. Aslında beynimize güncel söylemle ifade edecek olursak format atmamız gerekiyor, tamamen yeni bir format. 
İstediğimiz güzel şeyleri, arzularımızı hayalimizde canlandırmalı, onları düşünürken tüm detayları gözümüzün önüne getirmeliyiz.
Kısacası yaşamak istediklerimizi, hayallerimizi en ince detayına kadar düşünmeli ve tasarlamalıyız.
Beynimizde, düşüncemizde bu tasarımı yaparken, detaylarda ne kadar başarılı olursak yaşama geçirilmesini de o kadar kolaylaştırmış oluruz.


Bu pratiği yapmayı öğrendikçe ve geliştirdikçe olumsuzluk yaratan tüm düşüncelerinizden kurtulacak, çok daha huzurlu bir yaşamın kapısını aralayacaksınız.