24 Haziran 2018 Pazar

MELEK VEYA ŞEYTAN...

Günlük hayatımızda nerede ise her gün değişik vesilelerle kullandığımız iki kelime, Melek ve Şeytan...
Tıpkı güzel ve çirkin, iyi ve kötü gibi aslında dualite dünyasının zıtlıklarını anlatan, hatta dualiteyi özetleyen iki kelime.

Sıkça yazılarımda da bahsettiğim dualite kavramı, bir çok kez anlatmaya çalıştığım gibi ruhumuzu tekamül ettirebilmemiz için bir gereklilik. Belki, yazılarımda neden hep dualiteyi  referans aldığımı, merak edip sorabilirsiniz. Spiritüel alemi tam olarak anlayıp algılamamız ve hatta içselleştirebilmemiz için dualite kavramını tam olarak idrak etmeliyiz. 
Zira, dualite spiritüel alemin temelini oluşturan ana yapı ve işin aslında temel felsefesidir. Dualite olmasaydı, fiziki alem gibi bir imtihan sahamız olamazdı. Gerek tüm din ve kadim bilgi, gerekse ezoterizm ve birtakım inanç sistemlerinde de buna atfen öğretiler günümüze kadar gelmiştir.
Yin ve Yang, Siyah ile Beyaz, İfrat ile Tefrit gibi kavramlar,  öğretilerini bu temelde geliştirir ve yayarlar.
Kısacası, dualite fiziki yaşamın olmaz ise olmazıdır. Zıtlıkların olmadığı bir dünya bu boyutta yok ve öğretinin doğası gereği olması da mümkün değil.
İçinde bulunduğumuz fiziki alemde yaşam senaryomuzu oynarken tüm kararlarımızda önümüzde hep iki seçenek ve bu seçeneklerin dereceleri olacak. 

Bakın, ne demek istediğimi biraz daha açayım.
Alacağınız kararlar çok önemli veya sıradan günlük kararlar olabilir. Tıpkı bir arabayla yolda giderken önünüze çıkan çatal bir yol gibi. Önünüze hep iki yönlü ve bu farklı yönlerin içinde farklı derecede seçenekler çıkar, biri sağa diğeri sola, bunlardan birisini seçer yola devam edersiniz. 
Yaşam boyu bütün bu sağlı sollu seçenekler, sonunda sizi bir noktaya ulaştırır. Bahşedilen yaşamınız, sonunda ulaştığınız nokta, başlangıç noktanızdan çok uzakta ve farklı olabileceği gibi belki, dönüp dolaşıp başlangıç noktasına tekrar dönüş de olabilir.
Başladığınız nokta ile sonunda ulaştığınız nokta arasındaki mesafe tekamülde kat ettiğiniz mesafeden başka bir şey değildir. Yani, ruhsal tekamülünüz bu aradaki fark kadardır.
Burada tarif etmeye çalıştığım örnekte, yol seçeneklerinin her biri aslında düşünsel ve ruhsal manada verdiğimiz tepkiler ile oluşmaktadır. İşte, bizlerin günlük hayatta Melek ve Şeytan dediğimiz kavramlar bu noktada devreye girmektedir. 
Belki kısa şekli ile söylemek gerekirse; 
Melek için; düalitenin, yani zıtlıkların pozitif seçeneği, Şeytan için de negatif seçeneği olduğunu söyleyebiliriz. Eğer düşünecek olursanız, aslında Melek ve Şeytan dediğimiz şeyler zıtlıkların tam  da kendisi.  
Tüm kötü  duygu, düşünce ve neticesinde davranışa yansıyan olumsuzlukların adına Şeytan, bunun aksi tüm iyi ve güzel duygu, düşüncelerin davranışa yansıyan olumlu hallerine de Melek diyebiliriz. Dikkat ederseniz negatif ve pozitif olarak ifade ettiğim seçenekler doğrudan enerjiyi ifade eden ve onu tarif eden kavramlardır. 

Gelin konuya bir de şöyle bakalım; 
Hatırlayacaksınız  daha önceki yazılarda bir çok kez bulunduğumuz alemin bir enerji alemi olduğu, bizlerin de enerjinin farklı frekanslarda tezahüründen başka bir şey olmadığımızı ifade etmiştim. Bütün bu enerji bütünlüğü ve karmaşası içinde ruhsal dünyamızı negatif veya pozitif şekilde etkileyen tek şey aldığımız kararlar. Aldığımız kararlarda olumsuzluğa veya dünya değerleri ile bizi kötülüğe doğru besleyen kısmı negatif enerji, yani Şeytan diye tarif ettiğimiz kavram iken, olumlu ve iyiliğe doğru besleyen kısmı ise pozitif enerji, yani Melek diye tarif ettiğimiz kavramdır.

Özetleyecek olursak, şöyle de diyebiliriz;  bir yerde Melek de, Şeytan da  ruhsal dünyamızda bu aleme taşıdığımız değerler dünyasının bir parçası, yani içimizde var olan değerler...
Madem, bu aleme negatif ile pozitif arasında yani, zıtlıklarda dengeyi bulmak için geldik, burada bizi dengeye getirmekle görevli iki yol göstericiyi ve neden bulunduklarını iyi anlamamız gerekir. Karar aşamalarında bize yön gösteren iki önemli kavram... birisi Melek elinde pozitif işareti ile, diğeri Şeytan negatif işareti ile bekliyor ve biz ruhsal dünyada tekamülümüzde dengeyi bulana kadar bunların arasında gidip geliyoruz. 
Yeri gelmişken bir de dış enerji etkisi ile etkilenmelerimiz var ki, bu konuda da önceki yazılarımda iyi ve kötü enerji olarak bunlardan bahsetmiştim. Bunu da, yeri gelmişken hatırlatmak amacı ile tekrar etmek isterim.
Fiziki alem dışında bulunan varlıklar kanalı ile onların pozitif ve negatif enerjilerinden de etkilendiğimiz aşikardır. Özellikle bu alemden göçmüş, yani fiziki bedenden ayrılmış ama halen fiziki dünya ile bağlarını koparamamış ruhlar, özellikle negatif enerji yayarlar ve bizler bunun etkisi altında kalırız. 
(Dünya dili ile bu tür insanları "gözü açık gitti" diye ifade ederiz.) 
Peki, bu tür varlıklar tarafından etki altında kalmak nasıl gerçekleşir?
Yukarıda bahsettiğim gibi karar alma anımızda yol ayrımına geliriz ve yol ayrımlarında hatırlarsanız pozitif ve negatif enerji taşıyan yol göstericiler  önümüze çıkar. (Karar aşamasında vicdan dediğimiz kavram terazi vazifesi görür. Bunu daha önceki yazılarımda anlattığım için şimdi değinmeyeceğim) 
İşte, bu noktada negatif düşünceye doğru yönlendiğinizde çevrenizde bulunan henüz tam ölümü gerçekleşmeyen varlıklar, sizin negatif alanınıza girerek o alanın etkisini büyütür ve kararlarınızda negatife doğru yönlenmenize etki eder ki, bunu da sokak dili ile "Şeytana uymak" diye ifade edebiliriz.  

Siz, siz olun uçlarda dolaşmayın, yaşamda dengeyi bulmaya gayret edin. Tam tekamül dediğimiz şey ancak, tüm duygu ve düşüncelerde dengeyi bulunca gerçekleşecek ki, bu da ütopik gibi görülebilir. Yani, artı ve eksinin buluştuğu sıfır noktası, tekliğe ve hiçliğe giden yol.
Evet, zor ve uzun bir yol ama bizler bu yolda sabırla ve gayretle çalışacağız. Ulaşamasak bile, ulaşmak için tüm çabayı sarf edeceğiz... Yolunuz açık olsun...