20 Ağustos 2018 Pazartesi

DEJA VU...

"Deja vu", fiziki alemde insanın daha önce görmediği, ilk kez gittiği bir yerde daha önceden de bulunduğu hissine kapılması veya an itibariyle yaşanan bir olayın, daha önce de aynı yerde ve aynı koşullar altında yaşanmış gibi hissedilmesi durumudur.

Yaşam boyunca bu hissi yaşamayan insan nerede ise hiç yoktur. Fransızca bir kelime olan "deja vu" yani "daha önce görüldü" çevirisinden yola çıkarak, bu konuyu ruhsal dünya gözü ile anlatmaya çalışalım.

"Bilinç, bilinç dışı ve bilinçaltı" başlıklı yazımı hatırlayacak olursanız; bilincimiz, uyku sırasında gün boyu yaşadıklarının

hesaplaşmasını bilinç dışında yapıyor ve onları derleyip topluyor, fiziki alemde bulunduğu sürece de orada muhafaza ediyordu. 
Kısacası bunu gün sonunda yapılan bir muhasebe olarak adlandırabiliriz. Fiziki alemdeki tekamülümüz için, günlük hesaplaşma ve muhasebemizi yaptığımız rüya alemi, bizim için vazgeçilmez bir alan ve yaşamsal bir gerekliliktir.

Peki, fiziki alemde deja vu hissini nasıl açıklayacağız. 
Konuyu tamamen materyal dünya gözü ile gören ve yorumlayan kişiler, bunun bir nevi rahatsızlık olduğunu söyleyip beyin sistemindeki sinir iletişim bozukluğundan kaynaklandığını ifade ederler. Onlar açısından bu yorum belki doğru olabilir zira, bilim insanlarının ellerindeki bilgi sınırlı ve oyun alanları dar kalıplar içinde kaldığından, doğal olarak böyle bir çıkarım yapabilirler. 
Çünkü, bilim doğası gereği sonuç olarak her şeyi elle tutulur, gözle görülür temellerle izah etmeye çalışır. 
Dolayısı ile konuya bu açıdan baktığımızda, onları kınamak doğru olmaz. Fakat bilim insanları arasında, bağnaz düşünce içinde olanlar da olduğunu unutmamak gerekir. Oysa, bilimin doğası gereği, bilim insanlarının daha geniş görüş açısına sahip olmaları, daha çok sorgulamaları, mutlak doğru denen bir kavram olamayacağını, eldeki bilgi ile doğrunun her an değiştiğini, değişebileceğini bilmeleri gerekir.

Fakat bizim esas inceleyeceğimiz alan konunun ruhsal dünya tarafı ve gelin konuyu elle tutulmayan, gözle görülmeyen bir noktadan, ruhsal dünya gözü ile anlatmaya çalışalım.

"Bilinç, bilinç dışı ve bilinçaltı" yazımdan hatırlanacağı üzere ruhsal dünya ile iletişim kanallarımızın nasıl oluştuğunu, rüya ve spatyom aleminin nasıl bunlar arasında iletişim kurduğunu anlatmaya çalışmıştım. Kısaca hatırlayacak olursak; bilinç rüya aleminde bilinç dışı ile iletişimdedir. Gün sonu muhasebe görür gibi, yaşanmışlıkların bir özetini bilinç dışına aktarır ve orada bir özet hazırlar. 
Bu özet bilgi bizim spatyoma geçtiğimizde göreceğimiz hesaplaşmanın temelini oluşturur. Yani, son yaşamda birikmiş bilgi veya elde edilmiş olan tekamülün toplamı bilinç dışından, ruhun ana bilgi deposu olan bilinçaltına geçer. 
Kısaca söyleyecek olursak; geçmiş yaşam bilgisinin depolandığı bilinçaltı bölgesi, aslında ruhumuzun geçmiş tüm bilgisinin kayıt edildiği ve depolandığı ana merkez de diyebiliriz.
Peki, deja vu dediğimiz şey bunlarla nasıl ilişkilendirilir?
Bunu şöyle izah edebiliriz; bilinç ile bilinç dışı ve bilinç dışı ile, bilinçaltı arasında bulunan iletişimler arasında normalin dışında bir gelişme ortaya çıkar ve bir karmaşa yaşanırsa, deja vu denen hadise ortaya çıkar. Bu yaşanan olayı  "fiziki alemde, fiziki alemin kuralları ile bizde bulunması gereken bilinçaltı bilgisine, bir şekilde bilinç dışını aşarak ulaşma durumu" olarak da izah edebiliriz.

Bilim insanlarının ruhsal dünya ile buluştuğu ortak nokta belki bu olabilir. Çünkü, bilim insanları da bunu benzer ama daha materyal yol ile beyin sinir sisteminden kaynaklı bir iletişim bozukluğuna bağlamaktadırlar. Aslında onlar da bir yerlerde olan bir bilginin başka bir yerdeki bilgi ile karıştığını ifade etmekte ama bu bilginin ruhsal dünya ile ilintili olduğu konusunu henüz kabullenme durumunda değillerdir. Çünkü bilim insanları için ruhsal dünya halen bir muamma, bilinmez ve izah edilemez bir alandır.

Ancak, biz konuyu ruhsal dünya açısından incelediğimiz için, şimdi bilim tarafını yine bir kenara bırakıp, ruhsal açıdan biraz daha ileri götürmeye gayret edelim. 

Deja vu hissi sadece bir yer için değil, aynı zamanda kişiler için de yaşanan bir histir ve hepimiz zaman zaman bu hissi yaşarız. Yolda yürürken gördüğünüz veya bir yerde karşılaştığınız bazı kişiler için farklı bir his duyar, farklı bir iletişim kurarsınız ve sanki birbirinizi yıllarca tanır hissini yaşarsınız. Tarif edemediğiniz bir duygu, izah edemediğiniz bir durumdur. 
İşte, bu da deja vu hissinin kişiler temelinde yansımasıdır. Nasıl ki, mekan olarak geçmiş yaşamlarda bulunduğumuz yerleri hatırlıyorsak, aynı şey kişiler, ruhlar için de geçerlidir. 
Geçmişi ve geleceği gören duru görü sahibi kişilerin varlığından daha önce bahsetmiştik. İşte bu yeteneğe sahip kişilerin aslında bilinçli veya bilinçsiz olarak gördükleri, bizim zaman zaman yaşadığımız bu hissi daha geliştirmiş olmaları ve bunu bir fenomen haline getirmelerinden başka bir şey değildir.

Belki şimdi aklınıza bir soru gelebilir. Bir iletişim karmaşası olarak yaşadığımız bu hissi, biz nasıl geliştirir ve bu sayede geçmiş veya geleceği nasıl görebiliriz?
Önemli olan soru da budur. Evet, hepimizin alt yapısında ve doğasında bu yeteneğin olduğunu daha önce belirtmiştik. Tek yapılması gereken bu yeteneği geliştirmek ve bu sayede hem geçmişi, hem de geleceği görebilmektir. 

Bunu yapabilmenin bir tek yolu var. İçinde bulunduğumuz alemi ve evreni anlamak için biraz gayret göstermek, dünyamızın sadece fiziki alemden oluşmadığını kabullenmek. 
Zira bu kabullenme, bize algımızı açmak yönündeki ilk adım olmak yanında, çok daha geniş bir bakış açısının da kapılarını açacaktır.