25 Mart 2018 Pazar

İKİ SORU ....

Yaşam kurgumuz içinde bir koşuşturma halinde ömrümüz geçip gider ve çoğunlukla zamanın nasıl hızla akıp gittiğinin farkına ileri yaşlarımızda varırız.

Peki, "bu neden böyle olur?" diye uzun zamandır düşünmekteyim ve kendimce bir takım cevapları da bulduğumu görüyorum. 

Şimdi, bu tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum..

Eğer yaşamı 3 devreye ayırıp; çocukluk, gençlik (orta yaşı da artık gençlik döneminin uzantısı olarak kabul ediyoruz) ve yaşlılık diye adlandırırsak önümüze şöyle bir tablo çıkıyor.

Çocukluk dünya alemine geldiğimiz andan itibaren, tamamen bulunduğumuz çevre, coğrafya, kültür, dil, din, eğitim vs gibi konuları yüklendiğimiz bir dönemdir.
Sonrasında gençlik döneminde yüklenen bu bilgi ve formatla, yaşam denen mücadelenin, daha doğrusu imtihanın tam da içine düşeriz.
Zira, çocuklukta beynimize zikredilen ne kadar bilgi varsa, gençlik döneminde kendine uygulama alanı bulur. 

Aslında çocuklukta bize yüklenen bilgi ve onun neticesinde ortaya çıkan kimliğimiz, kısaca ifade edecek olursak; şekillenen bilincimiz ve benliğimiz, tam da yaşam denen oyun sahnesinin gençlik döneminde kendisini bulur. 

İşte bu dönem, yaşamın en karmaşık ve karışık dönemidir. Zira, gençlik dönemi aslında bir imtihandır, çocukluk safhasında öğretilenler ve öğrendiklerimizle sınandığımız bir imtihan. Hatta, yaşam senaryomuzun en önemli imtihan dönemidir.

İnsan denen varlık, genellikle bu dönemde kendisini bir girdabın içinde bulur. Tıpkı bir sarmalın içinde hissedersiniz kendinizi. Zaman, zaman bu girdabın içinden çıkmak istersiniz ama size yüklenen bilgi ve rol model öyle güçlü bir hal almıştır ki, bu girdabın dışına çıkmak son derece zordur. Tüm fiziki alemin aldatmacaları, düalitenin tuzakları bizi fiziki dünyanın esiri haline getirir. Aslında yaşam senaryomuzdaki en önemli öğreti de bu süreçte yaşadıklarımızdan ders almak ve bu zorlukları yönetmeyi öğrenmek değil midir? 
İşte bu gençlik ve uzantısı olan orta yaş dönemi, özellikle tekamül yolunda ilerlememiz için gereken, zorlu sınavların olduğu bir dönemdir.

Gençlik döneminin bir başka özelliği, fiziken de en güçlü olduğumuz dönemdir, çünkü zorlu yaşam sınavında fizik olarak da güçlü olmak bir gerekliliktir. Bu dönemdir, biz insan denen varlığı zorlayan, yoran ve zaman zaman ümitsizliğe kaptıran.

Diyeceksiniz ki, tamam bütün bunları biz de biliyoruz da, bunun çıkış yolu nedir, olması gereken nedir?
Şimdi isterseniz bu konuyu biraz açalım:
Yaşam senaryosunun en önemli özelliği, yaşam denen süreci yaşarken alınması gereken dersler ve çıkarılması gereken mesajlardır. 


Gençlik döneminde, yani yaşam senaryosunun inişli çıkışlı girdaplı döneminde, "Yaşadıklarımın amacı nedir?, ne öğrendim?, neden ben bunları yaşadım veya yaşıyorum?" gibi onlarca soruya cevap aramak ve bunları bulmaya gayret etmek lazımdır.

Öncelikle bilmemiz gerekir ki, yaşam senaryosunda yaşananların ve yaşanmışlıkların hep bir amacı vardır. 
Ruhumuzu tekamül ettirmek, yaşam senaryosunda alınması gereken dersleri alıp, bir üst basamaktan yola devam ederek, zorlu tekamül yolunda daha ileriye gidebilmek.

İşte, işin püf noktası da tam burasıdır. 

Şöyle çevrenize bir bakın bazı insanlar yaşamla kavga etmez, yaşadıkları acı veya tatlı, zor veya kolay, mutlu veya mutsuz tüm olayları sakinlikle ve sükunet içinde kabullenirler. 
Bilin ki, o insanlar çoğunlukla yaşam denen oyunun şifresini çözebilmiş kişilerdir.

Tabii ki, burada çok önemli bir konuyu hatırlatmakta fayda var; zira, insanlar genelde burada bir tenakuza düşüyorlar. Onun için bütün bunları sakın ola ki, kadercilikle karıştırmayın. Kadercilik tamamen farklı bir şeydir. Benim burada işaret etmeye çalıştığım şey, bizlerin yaşamda değiştirebileceğimiz şeyler için sonuna kadar mücadele edip, değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabullenmemiz gerekliliği...

Evet, çocukluk ve gençlik derken yaşamın son virajı, yaşlılık dönemimiz... artık yaşam senaryosunun son bölümüne geliyoruz.

Gerçi tüm insanlar için geçerli değildir ama çoğunlukla yaşam senaryosunun son ve üçüncü dönemi yaşlılıkta insan gençlik döneminin hırpalanmaları sonucunda belli bir olgunluk kıvamına gelmiştir. Bu dönem biraz geçmişle hesaplaşma dönemi, biraz kendine dönme zamanıdır.
İnsan bu dönemde bir türlü yaşadıklarını değerlendirir, aslında bir geçmiş muhasebesidir yaptığı. Geçmişte yaptığı bazı davranışlar ve düşünceler için pişmanlık duyar. Keşke daha önce bunların farkına varsaydım, daha az üzülür veya yıpranırdım diyebilir. 
Bulunduğu noktadan gördüğü aslında ruhunun tekamül seviyesidir. Yaşam senaryosu aslında bir nebze  de amacına ulaşmış, tekamül yolunda mesafe kat edilmiştir.

Fakat şunu da bilmek gerekir ki, bu yeterli değildir. Önemli olan yaşam süresince zamanı çok iyi kullanmak, çok iyi değerlendirmek gerekliliğidir. Zira, zaman içerisinde bize ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir süre tanınmaktadır. İşte onun için elimizdeki zamanı çok ama çok iyi değerlendirmek gerekir. Ne geçmişle yaşayıp pişmanlıklar duyacağız, ne de gelecek için korku ve kaygılarla ve hatta ölüm korkusu ile yaşayacağız.

Aklımızdan çıkarmamız gereken bir şey var. Geçmiş, gelecek ve şimdi... hepsi aynı kefenin içinde... unutmayın dünya zamanı denen kavramı sadece 3 boyutlu fiziki alemde 5 duyumuzu ve algılarımızı kullanabilmemiz için eklenmiş bir 4. boyut olarak da tanımlayabiliriz.

Sıkça kullanılan bir deyişi yine hatırlatmak isterim;
"Zaman dediğin şey bir zandır ama asıl olan andır"
Yani her anı en iyi şekilde değerlendirmek, tekamül yolunda bizlere verilmiş bir fırsat olarak görmek gerekir.

Burada bize yardımcı olacak bir soruyu yaşamınız boyunca kendinize sorun. Bıkmadan usanmadan sorun ve cevabını arayın.
"Ne istiyorum?" Kısa ve öz, basit iki soru...."Ne istiyorum, neden buradayım?" 


Bu iki sorunun cevabı size sizi, "asıl kendinizi" tanıtacak. Kendinizi bulacak, kim olduğunuzu göreceksiniz. 
Bu aleme neden geldiğinizi, tekamülünüz için nasıl bir senaryo seçtiğinizi, kısaca yaşam senaryonuzu göreceksiniz. Aslında kendinizi tanımış olacak, daha da ötesi kendinizle yüzleşmiş olacaksınız...

Kim ki, gençlik yılları döneminde bu gerçeğin farkına varıp, yaşama o pencereden bakmaya başlamışsa, inanın o kişiler yaşamı herkesten daha huzurlu yaşıyorlar.

Onun için, her fırsatta siz de sorun kendinize;
"Ben ne istiyorum, neden buradayım?"

İnanın bana, bu soruların cevabını bulduğunuzda siz de yaşamın şifresini çözenler kervanına katılacak, kendiniz ve çevrenizle lüzumsuz yere uğraşmayı bırakıp huzurlu ve bambaşka bir hayatın kapısını aralayacaksınız .......