12 Ağustos 2018 Pazar

KOLAYDAN VAZ GEÇMEK...

Mazeret üretmek insanoğlunun ortak noktasıdır, özellikle kendisi ile ilgili konularda bu onun değişmez tepkisidir.

Ne zaman başı sıkışsa ve kendisinden değişim istense, zordan kaçmak için sürekli bu aleme böyle geldiğini, belli bir karakteri olduğu ve değişemeyeceğini söyler.

"Neden böyle?" diye düşünürsek, sebebi basittir.
Hepimiz aslında değişime ve alışkın olduğumuz şeyler dışına çıkmaya direnç gösteririz. 

Değişimden korkarız çünkü, belli bir yaşam karakteri zaten doğuştan senaryomuzda vardır ve bunun üzerine; aile, çevre, eğitim, dil, din, kültür, coğrafya gibi bir çok bilgi yüklenmiştir.
Aslında, tıpkı bir bilgisayar gibi hepimize format atılmıştır.
Doğal olarak bizlerden beklenen, bu format çerçevesinde davranış sergilemektir. Kolay olanı ve biz insanlara kolay geleni de budur.
Yaşamda gerekli anlarda bizlere yüklenen format dışında davranmaya yöneldiğimizde, yani alışılmış kalıplar dışına çıktığımızda önümüze iki engel çıkar.
Birincisi, doğuştan yüklenmiş olan karakterimiz veya yaşam senaryomuz, ikincisi ise, yukarıda söylediğim gibi doğuş sonrası üzerine eklenen tüm bilgi. 
Günlük hayatımızda yaşamımıza sonradan eklenen bilgiye ve bu bilginin bizim üzerimizdeki baskısına, sosyal baskı veya mahalle baskısı diyoruz.. 

Şimdi gelin bu konuyu biraz daha açalım...
Hepimizin bildiği üzere doğuştan kodlanan kişiliğimiz konusunda kimsenin bir tereddüdü yoktur. Hatta, bu konuda günümüzde son derece güncel olan astroloji bile bize ışık tutar ve doğum tarihlerine göre kişiler ve kişilerin karakterleri hakkında bir öngörüde bulunur. Bizler de doğal olarak, o öngörüler çerçevesinde kişileri sınıflandırır ve bu şekilde şartlandırılırız.
Dolayısı ile inat, hırs, kavga, kin, liderlik gibi yüzlerce özellik ve karakter doğuştan kodlamanın özelliklerindendir. Bu temel yapının üzerine dış etkenlerle eklenen şartlar, bizi neticede belli bir kalıba sokar. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse etrafımızda kalın duvarlarla örülmüş bir alanın içine hapsolmuşuzdur.

Bu kalın duvarların dışına çıkmak tabii ki, kolay değildir. Duvarları yıkmak işin zor tarafı, içinde kalarak belli kalıplarla yaşamak ise en kolayıdır. Onun için genelde insanların daraldıklarında söylediği "Ben buyum" söylemi aslında şunu demek ister;

"Ben mevcut halim dışında bir mücadele vermek istemiyorum, çünkü konfor alanımı bozmak istemem"

Halbuki, tekamül dediğimiz şey tam da bu noktada önümüze çıkar. Zira, tekamül aslında belli kalıplar içinde yaşadığımız fiziki alemde karşımıza çıkan olaylardan ders alıp, o kalıpların dışına çıkabilmek, alışılmış davranış şekillerimizin dışında davranışlar  sergileyerek, kendimizi geliştirebilmektir.

Eğer, yaşamda karakterimiz gereği bir takım davranışlar sergiliyor ve bunun neticesinde maddi ve manevi bir zarar görüyorsak, bu bize bir ikazdır.
Ben bu noktada bedenen görülen zarardan ziyade, ruhun gelişimi ile ilgili olan zarardan bahsetmek istiyorum. Bir noktada, "ruhun eza çekmesi" diye de adlandırabileceğimiz bu durum, aslında bize doğal bir ikazdır. 
Bir şeyler yaşıyor ve bundan üzüntü duyuyor, ruhen sıkılıyorsan veya tam aksi aşırı mutluluk yaşıyorsan, tekamülün için ikaz geliyor demektir.
"Dikkat et, tehlikeli alana giriyorsun, bu alanda kalırsan sıkışır kalırsın, ruhsal manada sıkıntıların geçmez, onun için bu yaşadıklarını manalandır, dersini al, verilmek istenen mesajı oku ve hızlıca bu alan dışına çık" dan başka bir şey değildir. 
Peki, bu ikazlara rağmen neden ısrarla değişmemek konusunda direniriz?
Buna ancak şöyle bir açıklama yapabiliriz; Kolay olana eğilimli olmamız dışında, fiziki alemin düzeni içinde  bu alemin nimetleri bizlere daha cazip geldiği için de bu konfor alanından çıkmak istemeyiz. Çünkü yaşamın bize kazandırdığı bazı alışkanlıklar elimizi kolumuzu bağlar. Diğer bir önemli sebep ise, yukarıda bahsettiğim mahalle baskısı dediğimiz, sosyal çevrenin üzerimizde kurduğu baskı alanıdır. Radikal olacak her değişim ve değişiklikte ciddi bir mahalle baskısı direnci ile karşılaşırsınız... 

Kısacası, öyle veya böyle nereden bakarsanız bakın, değişim demek cesaret ve radikal karar almayı gerektiren şeydir. Onun için, eğer yaşamda bazı kalıpların dışına çıkmak, gelişmek, kendi yolunuzda ilerlemek, ruhunuzun sesini rahatça dinleyebilmek istiyorsanız, cesarete ihtiyacınız vardır ve cesaret de ancak kendi çabamızla, kendi içimizde bulduğumuz bir niteliktir.

Kendi sınırlarını aşabilmek, yeni ufuklara geçebilmenin ön şartıdır... Cesaretiniz bol ufkunuz engin olsun...