25 Kasım 2017 Cumartesi

KONTROL KİMDE? 

Bilir misiniz ki, tüm yaşamımız başkalarının kontrolündedir ve çoğunlukla onların istediği gibi bir hayat süreriz.

Herkes yaşamını kendi istediği gibi yönettiği konusunda son derece emindir. Fakat gelin görün ki, gerçek hayatta hiç de böyle değildir. Sadece biz öyle olduğunu varsayarak kendimizi aldatırız. 


Aslında bizi idare eden, yönlendiren, kararlarımızı etkileyen her şey, bize dışarıdan aktarılan verilerin neticesidir. Hepimiz farkında olmadan bu döngünün içindeyizdir, kısacası sürekli başkaları bizi manipüle eder ve yönetir.

Burada bir konuyu belirtmemiz gerekir. 
Bahsettiğim tamamen fiziki dünya şartlarında diğer insanların bizim üstümüzde sağladığı etkidir. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim görevli varlıkların ruhsal dünyamız üzerindeki etkileri, yönlendirme ve kontrolleri tamamen bunun dışındadır.

Peki, fiziki dünyamızda yaşadığımız bütün bu etkileşimlerin sebebi nedir?
Öncelikle en önemli sebep, doğduğumuz andan itibaren, bize öğretilen kurallar dizisi ve bunların üstümüzde oluşturduğu çevre ve sosyal baskı. Yani, bizim dışımızdakilerin oluşturduğu doğrular ve yanlışlar ki, ancak çok azımız bunu sorgulayabilmekteyiz.

Diğer bir sebep, kendimizi başkalarının bizi görmek istedikleri kalıba koymamızdır. Çoğunlukla yaptığımız bir şeydir bu.... Başkalarının bizim için ne düşündüğünden yola çıkarak, aslında onların istediği gibi davranırız.

Tüm insanların kendi dünyası ve yaşadığı bir senaryo, birbirinden farklı bir rüya alemi vardır. Bütün bunlar birbirinden bağımsızdır. Ne zaman ki, birisi bizim hakkımızda bir şey söyler, yorum yapar ve bizde bunu üstümüze alırsak, bunu sahiplenmiş ve kabul etmiş oluruz. 
Bir başka şekilde ifade edecek olursak, manipülasyon sürecini de başlatmış oluruz.

Şöyle düşünelim, birisi sizin için iyi veya kötü bir şey söyleyebilir, sizi övebilir veya yerebilir. Bütün bunlar aslında bizim yaşam senaryomuza müdahaleden öte bir şey değildir. 
Böyle bir durumda bunu kabullenmek, yani söylenen sözü üstüne almak, o kişinin sizin yaşam alanınıza girmesi ve sizin de o insanın dünyanızda ne olup bittiğini anladığını düşündüğünüzü varsaymaktır. İşte bu da, tüm yükü üstüne almaktan öte bir şey değildir ve sizin için olumsuz olan süreci başlatırsınız.

Çünkü, size söylenen şeyi üstünüze almanız demek, bu kişinin çekim alanına girmeniz demektir. Hele ki, karşınızdaki kişi manipüle etmeyi bir yaşam pratiği haline getirmiş ve bilinçli yapan birisi ise, gerçekten sizi kukla gibi oynatabilir. 
Bu kişi artık sizin zayıf alanınızı bulmuştur ve bu alanı kendi menfaati için sonuna kadar kullanma imkanını karşınızdaki kişiye vermişsinizdir. Bu kişinin mutlaka bir yabancı olmasını beklemeyin. Bu bazen ve çoğunlukla bir yakınınız, arkadaş diye tanımladığınız bir kişi, kısacası, çevrenizde olan birileridir.

Önemli olan başkalarının sizin için ne düşündüğü değildir. Önemli olan siz ne istiyor, ne düşünüyorsunuz? Sorun kendinize, ben kimim diye? Bunun cevabını bulun ve kendinizi keşfetmeye çalışın. Başkalarının sizin için söylediği eksik veya fazla meziyetlerinizi değil de, sizin kendinizde ne gördüğünüze bakın.
Daha da önemlisi, kendinizi tanımak için ne yaptığınıza, nasıl bir çaba harcadığınıza bakın.

Yaşamında başkalarına kontrol alanı açan insanlar genellikle kendisini suçlayan, yetersiz gören insanlardır. 
Özellikle bazı insanlar içlerinde olan sevgi eksikliğinden, özellikle çocuklukta ve gençlikte alamadıkları sevgiden dolayı hep bir eksiklik duyar ve bunu telafi edebilmek için herkesle iyi olmak isterler. Aslında onları buna teşvik eden şey, aradıkları ve duydukları yoğun sevilme ihtiyacıdır.

İşte, özellikle bu ihtiyacı duyan insanlar manipülasyona en açık insanlardir. Unutmayın, karşınızdaki ne söyler ve ne düşünürse düşünsün, söylenenleri akıllıca tartıp size karşıdan gönderilen verileri ayıklayarak sizi olumsuz etkileyecek olanları bünyenize almamak kendinizi korumanın en etkin yoludur.

Karşılaştığınız olumlu, olumsuz verilerde kendinize telkin edin, "Kim benim için ne düşünür, ne söylerse söylesin, bu benim sorunum değil" "Kim ne düşünüp söylüyorsa onun sorunu, çünkü bütün bu söylemlerinin arkasında kendi düşünce ve görüşleri var, kendi inanç dünyasına göre görüp değerlendirdikleri, aslında kendi sorunları" deyip geçmek lazım. 
Çünkü, unutmamak lazım ki, bu onların dünyayı görüş ve algılama şeklinden öte bir şey değildir ve bu görüşlerin sizin görüşlerinizle aynı olması da gerekmemektedir.

Sıkça dile getirdiğim bir şey var; "Ruhsal dünyanızda huzurlu ve mutlu olmak istiyorsanız başkalarını tenkit etmeyeceksiniz" Zira, başkalarının yaşam senaryolarına müdahil olma gibi bir yetkimiz ve vazifemiz yok. 
Tüm yaşayıp, görüp canlandırdığımız her şey tamamen bizim algımız. Tüm yaşadıklarımız bizim için, başkaları için değil. Bu başkalarının hayatı için de aynıdır. Yaşadıklarımız ve gelecekte yaşayacaklarımızın tamamı bizim tekamülümüz içindir.

Unutmayın, hepimiz kendi senaryomuzun baş aktörüyüz, konuya böyle yaklaştığınızda sizin dışınızda gördüğünüz her şey sizin için ikinci, üçüncü derecede önemli şeyler. Öncelik kendimiz, tekamül ettireceğimiz bizim ruhumuz, başkalarının ruhunu tekamül ettirmek gibi bir görevimiz yok ve bu bizim üstümüze vazife değil.

Sürekli aklımızda tutmamız, hatırlamamız gereken şey herkesin kendine ait bir senaryosu olduğu ve yaşamak zorunda olduğu senaryonun da bu olduğu. Bu tamamen sizin gördüğünüz, sizin pencerenizden görünen, size özel bir şeydir.

Eğer, birisine kızıyorsanız aslında kızdığınız kişi sizsiniz. Sizi bu yöne sevk eden korkularınız, kıskançlık, hırs, intikam ve benzer bir çok kötü duygudur. Peki, bütün bunların panzehiri nedir derseniz?

Bütün bu kötü duygulardan uzak durmak, kendinle barışık olmak.
İşte budur, sizi mutlu edecek şey. 
Tek kelime ile "Sevgi" dir, sizi bütün bu kötü düşünce ve davranıştan uzak tutacak.

Önce kendinizi sevmeyi öğrenin ama sakın ola ki abartıp sonunda bir narsist olmayın. Unutmayın ki , dualite dediğimiz sistem tam da bunun için vardır, yaşamda her şeyi dengeli yaparsanız tekamüle erişebilirsiniz.

Size söylenenleri kişiselleştirmeyin, böyle yaparak sadece kendinize eziyet çektirirsiniz. Ancak, bundan kurtulmanız demek, size acı veren bir çok duygu ve düşünceden kurtulmak demektir.

Komik duruma düşmek veya reddedilmekten korkmayın,
ihtiyacınız olanı isteyin, söyleyin...

"Evet" veya "Hayır" ne söylemek gerekiyorsa onu söyleyin.. Sadece kendinize güvenin ve söylediklerinizden suçluluk duymayın.... 

Ruhunuzu, içten gelen sesi dinleyin... Unutmayın ki, sizin bu aleme gelmeniz o iç ses sayesinde oldu, aslında burası onun, yani ruhunuzun oyun alanı, onun için onu takip edin... 

Belki aldığınız kararlar size zor şartlar yaşatacaktır ama duyduğunuz iç huzuru bütün zorlukları bertaraf edecektir.

Kısacası yaşam denen yolculukta, çok geç kalmadan yönetimi ele alın…….  Ufkunuz geniş, yolunuz açık olsun……