37 HAFTA SONRA GERİYE BİR BAKIŞ....
Sevgili dostlar,
Bu hafta itibariyle 37 haftadır bu blogda düzenli olarak yazılarımı
sizlere ulaştırmaya çalışıyorum..
Geçen bu süre içerisinde ağırlıklı olarak spiritüel yaşam ve
kendimizi geliştirmek adına yapabileceklerimiz hakkındaki yazılarımı sizlerle
paylaştım.
Bu hafta da geçmişe dönerek, konu başlıkları ve yazılanlara şöyle bir göz atıp, hatırlatma yapayım istedim.
Öncelikle yazdıklarım, yaptığım araştırmalar, okuduğum onlarca
kitap ve izlediğim seminer, konferans ve benzeri aktivitelerin bir birikimi. Bunların
yanında, yaşam kurgumdaki senaryo gereği, benim için büyük bir kazanç olarak gördüğüm ve tanışma şansına sahip
olduğum bir takım özel insanlar oldu.
İşte, o insanlardan edindiğim bilgi ve yaşadığım
deneyimler ile bunlardan çıkardığım kazanımlar sonucundaki yorumlamaları yazıya döküp, sizlerle paylaştım.
Peki, "bütün bunları neden yazıyorsun?" diye soracak
olursanız, paylaştıkça çoğalan iki önemli şey biliyorum yaşamımda; birisi
bilgi, diğeri ise sevgi...
İşte bu felsefeden hareketle, arzum hasbelkader sahip olduğum bilgi
kırıntılarımı ve tecrübelerimi sizlerle paylaşmak, az bile olsa yaşamınıza
küçük dokunuşlar ve katkı yapabilmek.
Zira, inanıyorum ki, insan en iyi
başından geçeni ve tecrübelerini dile getirip anlatabilir veya yazıya dökebilir.
Yazılarımı takip eden dostların hatırlayacağı gibi yazı serüvenim 39 hafta önce "Ben kimim?" yazısı
ile başladı.
Peki neden bu başlık?
Çünkü, tecrübelerim bana yaşam denen zorlu
yolculukta en önemli şeyin ve maalesef çoğumuzun da yapmadığı bir eylemin "kendini
tanımanın" işin püf noktası olduğunu gösterdi.
Onun için "Kendimizi nasıl tanıyacağız?" diye sorarak yola koyuldum. Yol boyu , kendimizi tanırken "Kendimizi tanımada korkularımızın rolü" nün ne kadar önemli olduğunu, yaşam denen serüvende ayağımızdaki en önemli pranganın korkularımız olduğunu gördüm.
Peki, korkular bize bir pranga oluyorsa, bu prangadan kurtulmanın bir yolu olmalı dedim.
Bunlardan nasıl kurtulmamız gerekir diye sordum ve arkasından "Korkularımızdan nasıl kurtulacağız?" yazısını yazmaya karar verdim.
Aslında
korkularımızın ana temelinin geçmiş yaşamdan taşıdığımız miras yanında çocukluğumuzda yaşadığımız bazı travmalardan da kaynaklandığına şahit oldum.
Ancak, bütün bunları yönetebileceğimizi ve kontrol edebileceğimizi de anladım.
Fakat, tam "bu iş bu kadar basit miymiş?" diye kendime sorarken,
yaşam yolculuğunda bize engel olanın sadece korkular olmadığını
görerek "Ruhun gelişmesine engel olan sadece korkularımız mı? başlığı
ortaya çıktı ve bunu anlatmaya çalıştım.
Hepimiz gibi, ben de bulunduğumuz evreni tanımak ve anlamak için uzun zamandır çaba harcıyorum. Gördüğümüz ve algıladığımız dünyamız dışında başka dünyalar ve evrenler olduğunu idrak ederken, "3 Boyutlu dünyamız ve ötesi" başlıklı yazımla farklı dünyalar ve alemler olduğunu anlatmaya çalıştım.
Bütün bunları yazdıkça ve araştırmalarım arttıkça, aslında ne kadar çok şey bilmediğimle yüzleşip, "Bilinmeyene bir bakış" başlığı ile "3 boyutlu dünyamızın dışında neler oluyor?" sorusunun cevabını aradık birlikte.
Sevgili dostlar,
Spiritüel alem dediğimiz alan çok bilinmeyenli, çok boyutlu, çok derin bir
alan.
Bu alana bir kez girdiniz mi, bilin ki yaşamınızda o ana kadar
karşılaşmadığınız binlerce soru aklınıza gelmeye başlıyor.
İşte bu sorulardan birisi de "Nereden geldik, nereye gidiyoruz?" oldu. Bu soruya cevap ararken gördüm ki, bu dünyada
bulunmamızın bir amacı var. Bu amaç da ruhumuzu tekamül ettirmek veya bir başka
deyişle tekamül ettirebilmek.
Fakat, bu tekamül dediğimiz şey öyle hemen olacak,
gerçekleşebilecek bir şey değil. Çok uzun ve zorlu bir uğraş. Eğer, bir insanın
fiziki alemde yapabileceği en zor şey, gerçekleştireceği en zor şey ne diyecek
olursanız, bilin ki cevap tekamül....
Onun için "Adım adım tekamül" diyerek, zorlu yaşam serüvenimizi incelemeye devam ederek, tekamülün ne olduğunu, nasıl bir sistemle çalıştığını ifade etmeye gayret ettim.
Kendi adıma anlamaya çalıştığım büyük resmi gözümde
canlandırmaya gayret ederken " nasıl var olduk?" sorusuna cevap
aradım.
"Tanrı parçacığı ve dualite" başlığı ile bu soruya
cevap bulmaya çalışıp, var oluş temelimizi oluşturan dualite kavramını anlatıp,
aslında yaşamın temelinin zıtlıklar üzerine kurulu olduğunu, zıtlıkları
yaşayarak kendimizi tekamül ettirebileceğimizi gördüm.
Evet, belki varoluş için bazı cevapları bulmuştuk ama "Gelişim ve tekamül" arasında bir kavram kargaşası yaşadığımızı görerek, iki
kavramın arasındaki farkın ne olduğunu göstermeye çalıştım.
Gelişimin fiziki
alem ve varlığın gösterdiği değişim, tekamülün ise işin ruhani tarafını
kapsadığını anlattım.
"Zorlu bir yolculuk" başlıklı yazımla tıpkı hac yolunda giden karınca hikayesi gibi zorlu ve uzun bir yolculuğu ama asla vazgeçilmez bir yolculuk olan, ruhun tekamülünü anlatmaya çalıştım.
Epey bir yol almıştık ama "insan denen varlığın fiziki alemle
olan bağlantısı nasıl oluyor, bunu nasıl sağlıyoruz?" soruları
havada kalmıştı.
Bizi var eden, bizi biz yapan, varlık haline getiren önemli unsurlar olmalıydı.
"Bilinç, bilinç dışı ve bilinç ötesi" başlıklı
yazım ile konunun aslında ne kadar derin olduğunu ama bir taraftan da, net
olmayan büyük resmin nasıl bir şey olduğunu göstermeye çalıştım.
Peki yaşam var ama sonrası nedir? Bu dünyadan sonra gidilecek bir yer var mıdır, yoksa yaşam bitiyor mu, ruh beden ile birlikte mi son buluyor? sorularına cevap ararken,
diğer alemleri araştırdım.
"Ölüm ve sonrası" ile
ruhun ölümsüzlüğünden bahisle, fiziki bedende yaşanan ölüm sonrasında ruhun
serüvenini anlatıp,
"Spatyom alemi" başlıklı yazı ile
ruhun fiziki boyut dışında bulunduğu başka alemlere geçiş yaptım.
Çoğunlukla korktuğumuz ölüm denen hadisenin aslında hiç de öyle
olmadığını, dünya imtihanını başarıyla verenler için bir zafer olacağını, hatta eski kültürlerde bunun kutlandığını ve bu geleneğin bazı topluluklarda
halen devam ettiğini gördük.
Bu konuya "Ölüm korkulacak bir şey mi? başlıklı
yazıyla cevap aramaya çalıştım.
Ölüm dediğimiz şeyin aslında bir imtihanın son bulması, yaşam
senaryosunda oynadığımız rolü ne kadar başarıp başaramadığımız sorusuna cevap
aramak için bir dönem sonu olduğu tespitini yaparak, ruhun ölümsüzlüğü ile
tekrar bedenlenmemizin nedenlerini anlattım.
Dünya imtihanında elimizde bir takım enstrümanlar olduğunu, bu
enstrümanları iyi kullandığımızda aslında imtihanın son derece kolay olacağını
göstermeye çalıştım. Peki, neydi bu enstrümanlar?
Bu soruya cevap ararken, bizi
biz yapan şeylerin başında "Nefs ve vicdan" olduğunu
gördüm ve buradan hareketle; ruhun gelişmesi, dualite denen prensibin çalışması için olmazsa olmaz
iki kavram, nefs ve vicdandan bahsettim...
Gelecek, geleceği bilmek, astroloji, falcılık, duru görü gibi bir
çok dalı da ilgilendiren "Kader" ve "Kaderimizi değiştirebilir miyiz?" sorularına cevap aradım.
İnsan denen
varlığın dünyaya gelirken nasıl bir senaryo ile geldiği, bu senaryonun nasıl
yazıldığı ve değiştirilip değiştirilemiyeceği gibi gizemli bir konuyu bu iki
başlıkla inceledim.
Bu iki başlığı incelerken, aslında insan denen varlığın bir noktaya kadar
kaderini nasıl değiştirebileceğini gördüm.
Bu arada bütün yazılarımda felsefe, din, ezoterik öğretiler ve kadim bilgiden olabildiğince istifade etmeye çalıştım. Önemli bilim insanları, din adamları, felsefeci, araştırmacı kişilerden alıntılar yaptım, bunları sizlerle paylaştım.
"Tanrı inancı ve vicdan" ve "Dua" başlıklı
yazılarımla kendimizi nasıl da manipüle edebileceğimizi, neleri nasıl
değiştirebileceğimizi, aslında istediğimiz hayatı istediğimiz gibi
yaşayabilmenin bizim elimizde olduğunu göstermeye çalıştım.
Temelde gördüğümüz her şeyin, hissettiğimiz ve hissedemediğimiz
her şeyin bir enerji olduğunu gördük "Aslında bir enerjiyiz" derken.
Tabii ki enerji konusu gündeme gelince "Enerjiler ve üstümüzdeki etkileri", "Görevli varlıklar", "Dünyadaki görevli varlıklar" konularında paylaşımlar yaptım.
Enerji deyince, pozitif enerji olduğu gibi negatif enerjinin de varlığından bahsettim. Negatif
enerjinin bizler üzerinde nasıl etkili olduğunu ve hayatımızı nasıl
değiştirdiğini gördük. Enerji konusu açılınca görevli varlıkların ne olduğunu
ve dünya yaşamındaki görevliler ile dünya alemi dışındaki görevli varlıkların yaşamımızı
nasıl değiştirdiklerini paylaşmaya gayret ettim.
Her şeyi kendimizin yaptığı gibi büyük bir yanılgıya neden
düştüğümüzü, aslında bizleri yönlendiren, zaman zaman kontrol eden ve koruyan
varlıklardan bahsettim.
Konu insan denen varlık ve ruhsal alem olunca tabii ki yazacak
konu başlığı bitmiyor.
Bizlere doğduğumuz günden itibaren bu dünya üstünde aslında eşit olduğumuz söyleminin ne kadar yanlış olduğunu gördüm.
Belki de en büyük yaşam yalanıydı
bu. Herkesin kendi yaşam senaryosunu yazdığı, hiçbir senaryonun diğerine benzemediği bir dünya gerçeğinden bahsettim.
Dualite denen zıtlıklar
prensibinin asli unsur olmasını izahla, 3 boyutlu dünyamızda bunun neden imkansız
olduğuna "Neden eşit değiliz?" yazısı ile cevap
aradım.
Gerek fiziksel, gerekse ruhsal boyutta bunun imkansız
olduğunu anlatmaya çalıştım.
Yaşamımızda çok önemli kavramlar var ve bunların bir kısmı da bilinmezlerle, soru işaretleri ile dolu. Bu bilinmezler aslında yaşamın da birer anahtarı. Bu anahtarlardan, hatta en önemlilerinden birisi de rüyalarımız.
Onun için uyku alemini anlatmaya çalıştım "Rüyalarımız ve ötesi" başlıklı yazıyla.
Bütün bunları yazarken 3 boyutlu dünyamızı 4 boyutlu hale çeviren zaman kavramından bahsetmemek nasıl mümkün olurdu?
Bugüne kadar 3 boyutla sınırladığımız dünya aleminde başka
boyutlar olduğunu gördük "Zaman denen muamma", "Zamanı anlamak", "Dünya dışı zaman" başlıklı
yazılarla.
Zamanın izafi olduğunu, dünyadaki yaşam senaryosu için bir
gereklilik olduğunu ifade etmeye çalıştım. Aslında geçmiş şimdi ve gelecek diye
ayrı ayrı kavramlar olmadığını, hepsinin bir olduğunu gördük. Dünya
zamanı, uzay zamanı, asıl zaman gibi kavramları şekillerle göstermeye gayret
ettim.
Ben bütün bu yazdıklarımı düşünürken ruhu tekamül ettirmenin bir
kez daha en zorlu sınav olduğuna şahit oldum.
Onun için "Tekamülün safhaları" dedim
ve bu zorlu süreçte insanın kendisi ile yüzleşmesinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım.
Biraz önce yukarıda da bahsettiğim gibi, eğer amaç bu dünyada ruhu
tekamül ettirmek ise, aslında elimizde tahayyül edemeyeceğimiz kadar enstrüman,
araç ve örnek var.
Hepsi gözlerimizin önünde ve maalesef bizler bunu karmaşık hale
getirip hedefimizden uzaklaşıyoruz.
Onun için "Ölüm duygusunu aşmak", "Yaşamın şifresi", "Beden dışı deneyim", "Lüsid rüyalar", "Beden dışı deneyim teknikleri" başlıklı
yazıları peş peşe sizlerle paylaştım.
Bütün bunları yazarken aklımda şöyle bir kanaat oluştu:
Bizler, insan denen varlık olarak aslında son derece büyük bir donatıya ve alt
yapıya sahibiz ve bunun maalesef çok azını kullanabiliyoruz.
Belli bir bilgi seviyesi, yetenek ve pratiğe ulaştığımızda aslında yaşamın şifresini çözmek bizim elimizde. Zaten bizim ruhumuzda varoluştan bu tarafa kayıtlı engin bir bilgi hazinesi var. Tek yapmamız gereken bu hazinenin kapısını aralayabilmek için biraz gayret, biraz çalışma.
Belli bir bilgi seviyesi, yetenek ve pratiğe ulaştığımızda aslında yaşamın şifresini çözmek bizim elimizde. Zaten bizim ruhumuzda varoluştan bu tarafa kayıtlı engin bir bilgi hazinesi var. Tek yapmamız gereken bu hazinenin kapısını aralayabilmek için biraz gayret, biraz çalışma.
Bu zorlu sınavı becerebilirsek, biz kimiz, neden bu
dünyadayız, nereye gidiyoruz? sorularının cevaplarını da otomatik olarak bulmuş
olacağız.
Gelecek hafta yaşam serüvenimizde daha farklı bir konuda buluşmak üzere...