8 Eylül 2017 Cuma

37 HAFTA SONRA GERİYE BİR BAKIŞ....

Sevgili dostlar,

Bu hafta itibariyle 37 haftadır bu blogda düzenli olarak yazılarımı sizlere ulaştırmaya çalışıyorum.. 
Geçen bu süre içerisinde ağırlıklı olarak spiritüel yaşam ve kendimizi geliştirmek adına yapabileceklerimiz hakkındaki yazılarımı sizlerle paylaştım.

Bu hafta da geçmişe dönerek, konu başlıkları ve yazılanlara şöyle bir göz atıp, hatırlatma yapayım istedim.

Öncelikle yazdıklarım, yaptığım araştırmalar, okuduğum onlarca kitap ve izlediğim seminer, konferans ve benzeri aktivitelerin bir birikimi. Bunların yanında, yaşam kurgumdaki senaryo gereği, benim için büyük bir kazanç olarak gördüğüm ve tanışma şansına sahip olduğum bir takım özel insanlar oldu. 
İşte, o insanlardan edindiğim bilgi ve yaşadığım deneyimler ile bunlardan çıkardığım kazanımlar sonucundaki yorumlamaları yazıya döküp, sizlerle paylaştım.

Peki, "bütün bunları neden yazıyorsun?" diye soracak olursanız, paylaştıkça çoğalan iki önemli şey biliyorum yaşamımda; birisi bilgi, diğeri ise sevgi...

İşte bu felsefeden hareketle, arzum hasbelkader sahip olduğum bilgi kırıntılarımı ve tecrübelerimi sizlerle paylaşmak, az bile olsa yaşamınıza küçük dokunuşlar ve katkı yapabilmek.
Zira, inanıyorum ki,  insan en iyi başından geçeni ve tecrübelerini dile getirip anlatabilir veya yazıya dökebilir.

Yazılarımı takip eden dostların hatırlayacağı gibi yazı serüvenim 39 hafta önce "Ben kimim?" yazısı ile başladı.
Peki neden bu başlık? 
Çünkü, tecrübelerim bana yaşam denen zorlu yolculukta en önemli şeyin ve maalesef çoğumuzun da yapmadığı bir eylemin "kendini tanımanın" işin püf noktası olduğunu gösterdi. 

Onun için "Kendimizi nasıl  tanıyacağız?" diye sorarak yola koyuldum. Yol boyu , kendimizi tanırken "Kendimizi tanımada korkularımızın rolü" nün ne kadar önemli olduğunu, yaşam denen serüvende ayağımızdaki en önemli pranganın korkularımız olduğunu gördüm.  

Peki, korkular bize bir pranga oluyorsa, bu prangadan kurtulmanın bir yolu olmalı dedim. 
Bunlardan nasıl kurtulmamız gerekir diye sordum ve arkasından "Korkularımızdan nasıl kurtulacağız?" yazısını yazmaya karar verdim. 
Aslında korkularımızın ana temelinin geçmiş yaşamdan taşıdığımız miras yanında çocukluğumuzda yaşadığımız bazı travmalardan da kaynaklandığına şahit oldum. 
Ancak, bütün bunları yönetebileceğimizi ve kontrol edebileceğimizi de anladım. 
Fakat, tam "bu iş bu kadar basit miymiş?" diye kendime sorarken, yaşam yolculuğunda bize engel olanın  sadece korkular olmadığını görerek "Ruhun gelişmesine engel olan sadece korkularımız mı? başlığı ortaya çıktı ve bunu anlatmaya çalıştım.

Hepimiz gibi, ben de bulunduğumuz evreni tanımak ve anlamak için uzun zamandır çaba harcıyorum. Gördüğümüz ve algıladığımız dünyamız dışında başka dünyalar ve evrenler olduğunu idrak ederken, "3 Boyutlu dünyamız ve ötesi" başlıklı yazımla farklı dünyalar ve alemler olduğunu anlatmaya çalıştım. 

Bütün bunları yazdıkça ve araştırmalarım arttıkça, aslında ne kadar çok şey bilmediğimle yüzleşip, "Bilinmeyene bir bakış" başlığı ile "3 boyutlu dünyamızın dışında neler oluyor?" sorusunun cevabını aradık birlikte.

Sevgili dostlar, 
Spiritüel alem dediğimiz alan çok bilinmeyenli, çok boyutlu, çok derin bir alan. 
Bu alana bir kez girdiniz mi, bilin ki yaşamınızda o ana kadar karşılaşmadığınız binlerce soru aklınıza gelmeye başlıyor. 

İşte bu sorulardan birisi de "Nereden geldik, nereye gidiyoruz?" oldu. Bu soruya cevap ararken gördüm ki, bu dünyada bulunmamızın bir amacı var. Bu amaç da ruhumuzu tekamül ettirmek veya bir başka deyişle tekamül ettirebilmek. 
Fakat, bu tekamül dediğimiz şey öyle hemen olacak, gerçekleşebilecek bir şey değil. Çok uzun ve zorlu bir uğraş. Eğer, bir insanın fiziki alemde yapabileceği en zor şey, gerçekleştireceği en zor şey ne diyecek olursanız, bilin ki cevap tekamül....

 Onun için "Adım adım tekamül" diyerek, zorlu yaşam serüvenimizi incelemeye devam ederek, tekamülün ne olduğunu, nasıl bir sistemle çalıştığını ifade etmeye gayret ettim.

Kendi adıma anlamaya çalıştığım büyük resmi gözümde canlandırmaya gayret ederken " nasıl var olduk?" sorusuna cevap aradım.
 "Tanrı parçacığı ve dualitebaşlığı ile bu soruya cevap bulmaya çalışıp, var oluş temelimizi oluşturan dualite kavramını anlatıp, aslında yaşamın temelinin zıtlıklar üzerine kurulu olduğunu, zıtlıkları yaşayarak kendimizi tekamül ettirebileceğimizi gördüm.

Evet, belki varoluş için bazı cevapları bulmuştuk ama "Gelişim ve tekamülarasında bir kavram kargaşası yaşadığımızı görerek, iki kavramın arasındaki farkın ne olduğunu göstermeye çalıştım. 
Gelişimin fiziki alem ve varlığın gösterdiği değişim, tekamülün ise işin ruhani tarafını kapsadığını anlattım.

"Zorlu bir yolculuk"
 başlıklı yazımla tıpkı hac yolunda giden karınca hikayesi gibi zorlu ve uzun bir yolculuğu ama asla vazgeçilmez bir yolculuk olan, ruhun tekamülünü anlatmaya çalıştım. 

Epey bir yol almıştık ama "insan denen varlığın fiziki alemle olan bağlantısı nasıl oluyor, bunu nasıl sağlıyoruz?" soruları  havada kalmıştı. 
Bizi var eden, bizi biz yapan, varlık haline getiren önemli unsurlar olmalıydı.
"Bilinç, bilinç dışı ve bilinç ötesi" başlıklı yazım ile konunun aslında ne kadar derin olduğunu ama bir taraftan da, net olmayan büyük resmin nasıl bir şey olduğunu göstermeye çalıştım.

Peki yaşam var ama sonrası nedir? Bu dünyadan sonra gidilecek bir yer var mıdır, yoksa yaşam bitiyor mu, ruh beden ile birlikte mi son buluyor? sorularına cevap ararken, diğer alemleri araştırdım. 
"Ölüm ve sonrası" ile ruhun ölümsüzlüğünden bahisle, fiziki bedende yaşanan ölüm sonrasında ruhun serüvenini anlatıp, 
"Spatyom alemi" başlıklı yazı ile ruhun fiziki boyut dışında bulunduğu başka alemlere geçiş yaptım.

Çoğunlukla korktuğumuz ölüm denen hadisenin aslında hiç de öyle olmadığını, dünya imtihanını başarıyla verenler için bir zafer olacağını, hatta eski kültürlerde  bunun kutlandığını ve bu geleneğin bazı topluluklarda halen devam ettiğini gördük. 

Bu konuya "Ölüm korkulacak bir şey mibaşlıklı yazıyla cevap aramaya çalıştım.
Ölüm dediğimiz şeyin aslında bir imtihanın son bulması, yaşam senaryosunda oynadığımız rolü ne kadar başarıp başaramadığımız sorusuna cevap aramak için bir dönem sonu olduğu tespitini yaparak, ruhun ölümsüzlüğü ile tekrar bedenlenmemizin nedenlerini anlattım.

Dünya imtihanında elimizde bir takım enstrümanlar olduğunu, bu enstrümanları iyi kullandığımızda aslında imtihanın son derece kolay olacağını göstermeye çalıştım. Peki, neydi bu enstrümanlar? 
Bu soruya cevap ararken, bizi biz yapan şeylerin başında "Nefs ve vicdan" olduğunu gördüm ve buradan hareketle; ruhun gelişmesi, dualite denen prensibin çalışması için olmazsa olmaz iki kavram, nefs ve vicdandan bahsettim...

Gelecek, geleceği bilmek, astroloji, falcılık, duru görü gibi bir çok dalı da ilgilendiren "Kader" ve "Kaderimizi değiştirebilir miyiz?" sorularına cevap aradım. 
İnsan denen varlığın dünyaya gelirken nasıl bir senaryo ile geldiği, bu senaryonun nasıl yazıldığı ve değiştirilip değiştirilemiyeceği gibi gizemli bir konuyu bu iki başlıkla inceledim. 
Bu iki başlığı incelerken, aslında insan denen varlığın bir noktaya kadar kaderini nasıl değiştirebileceğini gördüm. 

Bu arada bütün yazılarımda felsefe, din, ezoterik öğretiler ve kadim bilgiden olabildiğince istifade etmeye çalıştım. Önemli bilim insanları, din adamları, felsefeci, araştırmacı kişilerden alıntılar yaptım, bunları sizlerle paylaştım.

"Tanrı inancı ve vicdan" ve "Duabaşlıklı yazılarımla kendimizi nasıl da manipüle edebileceğimizi, neleri nasıl değiştirebileceğimizi, aslında istediğimiz hayatı istediğimiz gibi yaşayabilmenin bizim elimizde olduğunu göstermeye çalıştım.

Temelde gördüğümüz her şeyin, hissettiğimiz ve hissedemediğimiz her şeyin bir enerji olduğunu gördük "Aslında bir enerjiyiz" derken. 

Tabii ki enerji konusu gündeme gelince "Enerjiler ve üstümüzdeki etkileri""Görevli varlıklar""Dünyadaki görevli varlıklar" konularında paylaşımlar yaptım. 
Enerji deyince, pozitif enerji olduğu gibi negatif enerjinin de varlığından bahsettim. Negatif enerjinin bizler üzerinde nasıl etkili olduğunu ve hayatımızı nasıl değiştirdiğini gördük. Enerji konusu açılınca görevli varlıkların ne olduğunu ve dünya yaşamındaki görevliler ile dünya alemi dışındaki görevli varlıkların yaşamımızı nasıl değiştirdiklerini paylaşmaya gayret ettim. 
Her şeyi kendimizin yaptığı gibi büyük bir yanılgıya neden düştüğümüzü, aslında bizleri yönlendiren, zaman zaman kontrol eden ve koruyan varlıklardan bahsettim.

Konu insan denen varlık ve ruhsal alem olunca tabii ki yazacak konu başlığı bitmiyor.

Bizlere doğduğumuz günden itibaren bu dünya üstünde aslında eşit olduğumuz söyleminin ne kadar yanlış olduğunu gördüm. 
Belki de en büyük yaşam yalanıydı bu. Herkesin kendi yaşam senaryosunu yazdığı, hiçbir senaryonun diğerine benzemediği bir dünya gerçeğinden bahsettim.
Dualite denen zıtlıklar prensibinin asli unsur olmasını izahla, 3 boyutlu dünyamızda bunun neden imkansız olduğuna "Neden eşit değiliz?yazısı ile cevap aradım. 
Gerek fiziksel, gerekse ruhsal boyutta bunun imkansız olduğunu anlatmaya çalıştım.

Yaşamımızda çok önemli kavramlar var ve bunların bir kısmı da bilinmezlerle, soru işaretleri ile dolu. Bu bilinmezler aslında yaşamın da birer anahtarı. Bu anahtarlardan, hatta en önemlilerinden birisi de rüyalarımız. 
Onun için uyku alemini anlatmaya çalıştım "Rüyalarımız ve ötesi" başlıklı yazıyla.

Bütün bunları yazarken 3 boyutlu dünyamızı 4 boyutlu hale çeviren zaman kavramından bahsetmemek nasıl mümkün olurdu?
Bugüne kadar 3 boyutla sınırladığımız dünya aleminde başka boyutlar olduğunu gördük "Zaman denen muamma", "Zamanı anlamak""Dünya dışı zaman" başlıklı yazılarla.
Zamanın izafi olduğunu, dünyadaki yaşam senaryosu için bir gereklilik olduğunu ifade etmeye çalıştım. Aslında geçmiş şimdi ve gelecek diye ayrı ayrı kavramlar olmadığını, hepsinin bir olduğunu gördük. Dünya zamanı, uzay zamanı, asıl zaman gibi kavramları şekillerle göstermeye gayret ettim. 

Ben bütün bu yazdıklarımı düşünürken ruhu tekamül ettirmenin bir kez daha en zorlu sınav olduğuna şahit oldum.
Onun için "Tekamülün safhaları" dedim ve bu zorlu süreçte insanın kendisi ile yüzleşmesinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım.

Biraz önce yukarıda da bahsettiğim gibi, eğer amaç bu dünyada ruhu tekamül ettirmek ise, aslında elimizde tahayyül edemeyeceğimiz kadar enstrüman, araç ve örnek var. 
Hepsi gözlerimizin önünde ve maalesef bizler bunu karmaşık hale getirip hedefimizden uzaklaşıyoruz.

Onun için "Ölüm duygusunu aşmak""Yaşamın şifresi""Beden dışı deneyim""Lüsid rüyalar""Beden dışı deneyim teknikleri" başlıklı yazıları peş peşe sizlerle paylaştım.

Bütün bunları yazarken aklımda şöyle bir kanaat oluştu: 
Bizler, insan denen varlık olarak aslında son derece büyük bir donatıya ve alt yapıya sahibiz ve bunun maalesef çok azını kullanabiliyoruz. 

Belli bir bilgi seviyesi, yetenek ve pratiğe ulaştığımızda aslında yaşamın şifresini çözmek bizim elimizde. Zaten bizim ruhumuzda varoluştan bu tarafa kayıtlı engin bir bilgi hazinesi var. Tek yapmamız gereken bu hazinenin kapısını aralayabilmek için biraz gayret, biraz çalışma. 

Bu zorlu sınavı becerebilirsek, biz kimiz, neden bu dünyadayız, nereye gidiyoruz? sorularının cevaplarını da otomatik olarak bulmuş olacağız.

Gelecek hafta yaşam serüvenimizde daha farklı bir konuda buluşmak üzere...