1 Nisan 2018 Pazar

GEÇMİŞLE YÜZLEŞME ......

İnsanların lafta çokça dile getirdiği ama eyleme geçiremediği davranışlardan birisidir yüzleşme... 

Kısaca söylemek gerekirse, tahammülü zor, hayata geçirilmesi daha da zor bir eylemden bahsediyoruz.

İnsanın aklına bu başlangıçtan sonra şöyle bir soru gelebilir; madem insan hayatında sık dile getirilen bir eylem, o zaman neden insanlar bu eylemle baş edemiyorlar?
Yazının başında dile getirdiğim tahammül kelimesi sanırım buna ışık tutacaktır. 

Çünkü, yüzleşme dediğimiz şey esas itibariyle, geçmişe dönük ne kadar kaçtığımız, bir türlü tüm çıplaklığı ile karşı karşıya kalıp da çözümü konusunda gayret göstermediğimiz olay varsa onlarla bir türlü barışmaktır.
Zira, geriye dönüp geçmiş olaylara tarafsız bakmak, değerlendirme ve eleştirme yaparken objektif olmak gerekecektir. 
İşte sorun da burada; başkası olduğu zaman eleştirmekte son derece başarılı, bazen de acımasız olabilen insanoğlu konu kendi olunca başka bir şekle bürünür. Başkasını eleştirmede gösterdiği mahareti kendisini eleştirmekte gösteremez, son derece tahammülsüz ve sabırsız davranır. Ne zaman ki, niyet edip o alana girse gördüğü gerçekler onu rahatsız eder ve o alandan hemen çıkar, hatta daha doğrusu kendine bahaneler uydurup kaçar. 

Esas sebeplerden birisi, nedir bilir misiniz?
İnsan ne zaman kendisi ile yüzleşmeye yeltense, gördüğü kişi ve karakter bazen kendisinin de tasvip etmediği karakterdir. Kendi tasavvurunda olan benden başka bir ben görür ve ürker, korkar ve onun için o konforsuz alandan hemen çıkmak, kaçmak ister. 
Yüzleşmeye yeltendiği zaman gördüğü kişilik ve karakter aslında olduğunu zannettiğinden farklıdır. İçindeki ben ile, gördüğü ben arasında farklılıklar vardır. İkisi aslında pek de uyumlu değildir. Ortada bir kandırmaca, aldatmaca vardır ve bunu gören insan doğal olarak bu alandan hemen çıkmak ister.

Burada bir konuyu daha dile getirmek isterim. 
İnsan doğası gereği kendini negatife düşürmemek için yalan söyler, yeryüzünde yalan söylemeyen kimse yoktur; insanlar en büyük yalanı da kendilerine söylerler. Yalan söylerler çünkü iç dünyalarındaki tasvip etmedikleri benden kaçmanın ve kurtulmanın en kolay yoludur.

Yukarıda dediğim gibi, başkalarını eleştirirken son derece cesur ve rahat olan insan, konu kendisi olduğunda bambaşka bir forma bürünür. 
Şunu da unutmamak gerekir ki, insanın kendisi ile yüzleşmesi tekamül için önemli köşe taşlarındandır. 
Onun için gelin bu duvarı yıkın, gerçek benle sizin yarattığınız ben arasındaki farkı araştırın, gayret gösterin ve onu bulun.
Aslında, ezoterizm de sürekli bahsi geçen "kendini bil, kendini tanı" söyleminin altında işaret edilen de budur. İnsan ne zaman içindeki gerçek benle tanışır ve yüzleşir ise tekamül yolunda o zaman, bir nebze de olsa mesafe kat eder.

İnsanın kendisi ile yüzleşmesi için önce buna ruhen hazırlanması gerekir. Bildiği benle bulacağı, yüzleşeceği ben arasında göreceği farktan ürkmeyecek, bu farkı kabullenip içselleştirecek ki, gerçek kim olduğunu anlayabilsin, kendini kabul edebilsin. 
Bunu başardığında yıllarca yarattığı yalan dünyadan kurtulup, aradığı ve bulması gerekenin esasında dışarıda değil, kendisinde, kendi içinde olduğunu anlayacak, adım adım huzuru bulacak, kendisi ve başkaları ile olan kavgalardan kurtulacaktır. 

Gelin kendinize bir yol haritası yapın. Bugünden tezi yok eyleme geçin. Cesur ve kararlı olun. Bunu bir oyun gibi düşünün, bir bilinmeyeni arayıp bulmak gibi...
Unutmayın ki, oyun sonunda bulacağınız, belki de hayatta alacağınız en büyük ödül olacaktır. 
Oyunun sonunda gerçek beni, kendinizi bulacaksınız.
Bulacağınız benle barışık olun, onu anlamaya çalışın. Bulacağınız ben aslında sizin yıllarca aradığınızdan daha farklı şeyler arıyor olabilir, bunu biliyor musunuz?

Tekamül yolunda ilerleyebilmek için bulduğunuz o benle arkadaş olun, onu anlamaya çalışın. Odur, sizi daha ileriye taşıyacak olan, sizin esas gelişiminiz için nelerin gerektiğini söyleyecek olan...
Onunla dost olmaya çalışın, onu anlamaya gayret edin. Bulun onun bu hayattan ne istediğini, neyi aradığını... Fiziki dünyanın oyun sahnesindeki dekor ve aktörlerden, kandırmacalarından bir an bile olsa uzak kalmaya ve onu, gerçek beni anlamaya gayret edin. 
Buna kendini dinlemek diyoruz, arındırın gündelik hayatın düşüncelerinden kendinizi, dinleyin ruhunuzu.

Bilir misiniz ki, gerçek hayatta yaşadıklarımız davranışlarımızın sonucudur. Davranışlarımızın çok büyük bir bölümünü otomatik olarak içimizdeki istekler doğrultusunda yapmaya çalışırız, ama davranışlarımız gerçek benin istekleri ile ne kadar örtüşür? Sonuçlar istediğimiz gibi midir? 
Olumsuz sonuçlarda bizim rolümüz nedir? 
İşte kendimizle yüzleşmek, eleştirmek, davranış sebeplerimizi anlamak, kusurlu alanlarımızı düzeltmek daha kaliteli bir yaşam için bu yüzden elzemdir. Zira kendimizde bulduğumuz kusurlar, eksik yönler daha kaliteli bir yaşam için yola çıkarken kullanabileceğimiz oldukça gerekli verilerdir. 
Sakın ola ki, karşılaştığınız kusurlar için kendinizi suçlamayın. 
"Neden, niçin?" sorularını unutun. Sadece karşılaştıklarınızla sükunetle yüzleşin, unutmayın tüm o hatalar ve kusurlar sizi siz yaptı. Kendi iyiliğiniz ve dünyanızın iyiliği için düzeltilmesi gereken alanlar varsa düzeltmeye çalışın... yılmadan, usanmadan... 

Gerçek, dengeli, doğru benliğe ulaşmak çok büyük bir lükstür...
Dünya ile, doğa ile, insanlarla, diğer canlılarla ve en önemlisi ruhunuzla tek ve eş olmaktır...
Yaşam en doğru, en doğal ve en doyurucu şekilde ancak böyle hissedilir ve yaşanır...
Kendinizle barışık olun, budur sizi daha dingin ve huzurlu kılacak olan...