İnsanoğlu yaşama adım attığı andan itibaren 5 duyusu ve dualitenin onlarca, yüzlerce ve hatta binlerce değişik sahne dekoru ile bezenen sahnede yaşamını sürdürür.
Zor bir süreçtir yaşam yolculuğu... meşakkatlidir; üzüntü, sevinç, keder, mutluluk, acı, tatlı bir çok duygu ile tıpkı bir hamur gibi yoğurur insanoğlunu.
Önemli olan bu sürecin sonunda ne olduğudur.
Acaba geçen süreç sizi istediğiniz, arzuladığınız yere getirebilir mi?
Acaba yaşamınızda kendiniz olmayı başarabilir misiniz?
Yoksa, çevrenizin ve şartların bir oyuncağı mı olursunuz?
Yoksa, çevrenizin ve şartların bir oyuncağı mı olursunuz?
Ömürlerimiz geçiyor, senaryolarımızın sonuna doğru durmadan ve duraksamadan ilerliyoruz.
Her fırsatta sorun kendinize, kimsiniz, neden buradasınız, ne arıyorsunuz?
Kendinizi tanıyabildiniz mi? Diğer bir ifade ile kendinizi bulabildiniz mi?
Çünkü yaşam yolculuğumuz, aynı zamanda ruhsal dünyamız için de bir yolculuk. Onun için yukarıdaki sorular ve vereceğiniz cevaplar sizin için çok önemli.
Bize verilmiş yaşamları ancak kendimiz olursak tekamül yolunda en randımanlı şekilde kullanabiliriz.
Bize verilmiş yaşamları ancak kendimiz olursak tekamül yolunda en randımanlı şekilde kullanabiliriz.
Sıkça dile getirdiğim gibi, fiziksel alemdeki gelişimimiz yanında ruhsal dünyamızda da tekamül ediyoruz. Ancak, çok önemli bir noktaya dikkat çekmek isterim;
Fiziksel alemde ruhumuzun gelişimi için kullandığımız beden, ölüm dediğimiz bir sonla nihayetlenir. (Hatırlarsanız ruh ve beden ilişkisinde; ruhun bedeni kullandığını, aslında Ruh ve Beden, her ikisinin birbirine muhtaç olduğunu belirtmiştim).
Fakat, ruh için durum biraz farklıdır. Beden tek bir yaşam senaryosunda yer alırken, ruh farklı senaryolar için farklı farklı bedenler kullanır.
Fiziksel alemde ruhumuzun gelişimi için kullandığımız beden, ölüm dediğimiz bir sonla nihayetlenir. (Hatırlarsanız ruh ve beden ilişkisinde; ruhun bedeni kullandığını, aslında Ruh ve Beden, her ikisinin birbirine muhtaç olduğunu belirtmiştim).
Fakat, ruh için durum biraz farklıdır. Beden tek bir yaşam senaryosunda yer alırken, ruh farklı senaryolar için farklı farklı bedenler kullanır.
Söylemek istediğim şey; ruhun bedeni senaryonun süresi kadar kullanıp ve sonrası için yeni bir program, yeni bir senaryoda yer almasıdır...
Kısacası, ruh bedeni son kullanma tarihine kadar kullanır ve fiziki ölüm ile birlikte daha sonra yeni bir bedenlenme, yeni bir imtihan için tıpkı bir bekleme odasındaymış gibi sırasını bekler.
Kısacası, ruh bedeni son kullanma tarihine kadar kullanır ve fiziki ölüm ile birlikte daha sonra yeni bir bedenlenme, yeni bir imtihan için tıpkı bir bekleme odasındaymış gibi sırasını bekler.
Fiziki ölüm ile ruh artık bedenden çıkmıştır ve hesaplaşma devresine girecektir, kendisi ile ve tek başına... bu hesaplaşma sonunda eğer cesareti olur ve kendini hazır hissederse; yeni bir bedende, yeni bir senaryo ve yeni bir kimlikle, yeni bir coğrafyada ve farklı bir zaman diliminde imtihan için fiziki alemin sahasına çıkacaktır.
Peki bütün bunları neden anlatıyorum?
Tek sebep fiziki alemde yaşarken biraz silkelenmek ve kendimize gelebilmek için. Yaşam ve yaşam senaryosu dediğim şeyin gerçekte ne olduğunu anlamak ve anlatabilmek için.
"Life is an illusion" yani "Yaşam bir algı". Bunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Zira kim ki, bunu sürekli tekrar edip aklında tutabilirse, o kişiler için yaşam çok daha basit olacaktır.
Aslında basit olan bir şeyi hatırlamaktan öte değil söylediklerim.
Materyal dünyanın oyuncaklarına kendinizi esir etmeyin. Ne kadar çok fiziki alem ve onun oyuncaklarına bağımlılığınız varsa, ruhsal dünyanız o kadar sığ kalır.
Oysa farkında olmadan hepimizin aradığı ve ulaşmaya çalıştığı hedef, içimizde bir parçası var olan geldiğimiz kaynaktır. Fiziki dünya geçici bir süre bulunduğumuz, daha da ötesi tekamül yolunda oyun oynamak için sahneye çıktığımız yerdir. Oynadığımız oyun eninde sonunda bitecek ve oyunu nasıl oynadığımız konusunda hesap vereceğiz.
Peki, biliyor musunuz, hesap verilecek varlık kim?
Kendimize hesap vereceğiz, yukarıda da bahsettiğim gibi hesabı verirken ve hesabı alırken yapayalnız olacağız.
İşte onun için, en önemli şeyin siz olduğunuzu sık sık tekrar edin.
İşte onun için, en önemli şeyin siz olduğunuzu sık sık tekrar edin.
Kendiniz için bir şeyler yapın, bugün ötelediğiniz, hesaplaşamadığınız her şey, ilahi düzen gereği yarın daha da büyük sorun olarak önünüze çıkacak.
Madem imtihan hiç bitmeyecek, o zaman yapılacak en akıllıca iş fiziki alemde iken yapılması gerekenleri en iyi şekilde yerine getirmek ve mümkün olabildiğince sorunları bu alemde iken çözmek.
Sorunlarla yüzleşmek, yaşadıklarınızdan dersler çıkarmak ve alınan her dersi daha önce çözemediğiniz için, bir daha karşınıza çıkan sorunu çözmek için kullanmak...
Gelin bir deneyin. Söylediğimi hayata geçirmek çok da zor değil, deneyince göreceksiniz... Çözdüğümüz her sorun bizi bir basamak daha ileriye götürür. Sorunlar bizim tekamülümüz için yaratılmış sınavlardır.
Sorunları çözmek için aslında kimseye ihtiyacımız yok, tek ihtiyacımız olan sadece biraz cesaret... O da içimizde mevcut... Yeter ki içimize bakabilelim... İçimizdeki tanrı parçacığının gücünü görebilelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder