BİR ADIM DAHA ATALIM...
Hepimiz zaman zaman geçmişle ilgili serzenişte bulunur; kimi zaman pişmanlıkla, kimi zaman üzüntüyle, kimi zaman da gülümseyerek bakarız.
Bu insan denen varlık için çok doğal bir şeydir; ancak, burada en önemli nokta, duyulan hislerin etkisi altında kalıp kalmamak, eğer kalıyor isek, ne kadar etkilendiğimizdir.
Şöyle düşünelim; "Bu dünyaya geliş ve var oluş sebebimiz neydi?"
"Tekamül etmek, ruhumuzu tekamül ettirmek."
"Tekamül etmek, ruhumuzu tekamül ettirmek."
Peki, bunu nasıl yapıyoruz? İşte, önemli soru da budur.
Yaşam senaryomuz ve bu senaryo içinde yaşadığımız olaylara verdiğimiz tepkiler ve onları yaşarken öğrendiklerimizle tekamül ediyoruz. Günlük hayatta olgunlaşma dediğimiz şey, işte tam da budur. Fiziksel gelişim değil, olaylara verdiğimiz tepkilerdeki değişimdir, olgunlaşma denen şey.
Yani, ruhsal dünyamız ile doğrudan ilgilidir.
Yani, ruhsal dünyamız ile doğrudan ilgilidir.
Maden geçmişte tüm yaşadığımız acı ve tatlı olaylar, yaşamda karşılaştığımız iyi veya kötü kişiler, güzellikler, çirkinlikler, mutluluk ve mutsuzluklar, zenginlik ve fakirlik hepsi bizim tekamülümüz için; o halde bizim bundan çıkarmamız, özümsememiz gereken bir ders olmalı.
Bugün bizi biz yapan değerlerin hepsi, geçmişte yaşadığımız olaylara verdiğimiz olumlu veya olumsuz tepkiler sebebi ile iç dünyamızda geldiğimiz noktadır. Bütün bu yaşananlar ruhumuzun tekamül etmesi için bir gereklilik, olmaz ise olmazdır. Şunu unutmamak gerekir ki, bir üst basamağa çıkacak, ruhumuzu tekamül ettireceksek, bunları bir bir yaşamalıyız.
Düalitenin tüm zıtlıklarını yaşamadan tekamül etmek mümkün değildir. Tam tekamüle erişebilmek için yaşanmamış tek bir zıtlık kalmamalıdır. Tekliğe ve hiçliğe ancak böyle ulaşılabilir.
Bugün bizi biz yapan değerlerin hepsi, geçmişte yaşadığımız olaylara verdiğimiz olumlu veya olumsuz tepkiler sebebi ile iç dünyamızda geldiğimiz noktadır. Bütün bu yaşananlar ruhumuzun tekamül etmesi için bir gereklilik, olmaz ise olmazdır. Şunu unutmamak gerekir ki, bir üst basamağa çıkacak, ruhumuzu tekamül ettireceksek, bunları bir bir yaşamalıyız.
Düalitenin tüm zıtlıklarını yaşamadan tekamül etmek mümkün değildir. Tam tekamüle erişebilmek için yaşanmamış tek bir zıtlık kalmamalıdır. Tekliğe ve hiçliğe ancak böyle ulaşılabilir.
O zaman geriye yaslanıp bir düşünelim.
Bu dünyaya tekamül için geldiysek ve tüm olumlu olayları ve olumsuzlukları yaşayarak tekamül edeceksek, yaşama dair bazı tespitleri yapıp, bakış açımızı da değiştirmemiz lazım.
Peki, bu değişim nasıl olacak?
Gelin bugünden tezi yok bu bakış açısını değiştirip, kendimize yeni bir dünya yaratalım. Zira bu bakış açısını aşağıda anlatacağım şekilde değiştirmemiz bize çok şey kazandıracak ve tekamülün zor gibi görünen, şifresini çözdüğünüzde aslında çok da kolay olabileceğini göreceksiniz.
Önce olayları neden yaşadığımızı bir düşünelim. Olayları yaşarız çünkü, yaşanan her olaydan ders alınacak, öğrenilecek bir şeyler vardır. İnsan doğası gereği hep iyiye ve güzele ve kendini mutlu eden şeylere odaklanır ve tüm yaşam hedefini de bunun üzerine kurar. Halbuki bize tekamülde lazım olan kötü, çirkin, mutsuzluk gibi kavramlar da vardır ama bunlar hiçbirimizi fiziki dünya şartları ile memnun etmez, hep iyiyi ararız...
İşte, yaşama dair bir ip ucu arıyorsanız tam da bu noktada bakış açınızı değiştirmelisiniz. Terazinin tek tarafı ile doğruyu bulamazsınız. Terazinin hepimizin bildiği gibi iki kefesi vardır ve bir şeyi tartarken, bir tarafına ağırlık, diğer tarafına da tartacağımız şeyi koyar ve kefeleri dengeye getirmeye bakarız.
Evet, tekamül denen şey de tam böyledir... terazinin bir kefesine zıtlıkların artısını, diğer kefesine eksisini koyarak tekamül edebiliriz. Sadece mutlu bir hayatla tekamül edemezsiniz, çünkü sadece mutlulukla mukayese edecek bir değer bulamazsınız. Mutsuzluk olmasaydı, yaşadığınız şeyi nasıl mutluluk olarak adlandırabilirdiniz? Aynı şey diğer tüm olgular için geçerli... Güzel olmasa, neye çirkin diyeceksiniz, iyi olmasa neye kötü diyeceğiz?
İşte, yaşama dair bir ip ucu arıyorsanız tam da bu noktada bakış açınızı değiştirmelisiniz. Terazinin tek tarafı ile doğruyu bulamazsınız. Terazinin hepimizin bildiği gibi iki kefesi vardır ve bir şeyi tartarken, bir tarafına ağırlık, diğer tarafına da tartacağımız şeyi koyar ve kefeleri dengeye getirmeye bakarız.
Evet, tekamül denen şey de tam böyledir... terazinin bir kefesine zıtlıkların artısını, diğer kefesine eksisini koyarak tekamül edebiliriz. Sadece mutlu bir hayatla tekamül edemezsiniz, çünkü sadece mutlulukla mukayese edecek bir değer bulamazsınız. Mutsuzluk olmasaydı, yaşadığınız şeyi nasıl mutluluk olarak adlandırabilirdiniz? Aynı şey diğer tüm olgular için geçerli... Güzel olmasa, neye çirkin diyeceksiniz, iyi olmasa neye kötü diyeceğiz?
Sonuç olarak, geçmişte yaşanan tüm zıtlıklar arasındaki gelgitler tekamülümüz için... Hepsinden bir ders almalı bir sonuç çıkarmalıyız. Bakış açımızı tam bu noktada değiştirmeliyiz; bu en önemli noktada...
Yaşamın en önemli ip uçlarından birisi, zıtlıkları yaşarken olaylara verdiğiniz tepkidir. Yaşanması gerekeni yaşayın ve kabullenin. Olaylara kendinizi kaptırıp kontrolü kaybettiğiniz zaman veya olaylar karşısında gösterdiğiniz direnç kadar eza çekersiniz. Unutmayın yaşam tamamen bir algı işidir. Yaşayacağınız olaylardan çekeceğiniz ızdırap veya keyf tamamen sizin algılamanıza bağlıdır.
Yaşamın en önemli ip uçlarından birisi, zıtlıkları yaşarken olaylara verdiğiniz tepkidir. Yaşanması gerekeni yaşayın ve kabullenin. Olaylara kendinizi kaptırıp kontrolü kaybettiğiniz zaman veya olaylar karşısında gösterdiğiniz direnç kadar eza çekersiniz. Unutmayın yaşam tamamen bir algı işidir. Yaşayacağınız olaylardan çekeceğiniz ızdırap veya keyf tamamen sizin algılamanıza bağlıdır.
Bakın ben bu noktada kendimden örnek vereceğim.
Geçmişte yaşadığım tüm olumsuzluklara ve beni üzen tüm olay ve kişilere şimdi gülümseyerek bakmaya gayret ediyorum. Hatta özelliklikle bana olumsuzluk yaşatan ve kötülük yapan kişileri olgunlukla karşılamaya gayret ediyorum. Çünkü, biliyorum ki, tüm yaşanan olaylar ve karşılaştığım kişiler yaptıkları ile benim kişisel gelişimime yardımcı oldular, benim bugün bulunduğum bakış açısına sahip olmamı öğrettiler. Hatta, benim kendimi daha iyi tanımama, kendimle barışmama yardımcı oldular.
Geçmiş ve yaşanmışlıklarla kavga etmenin bir faydası olmadığını gördüm. Geçmişte özellikle kendi yaptığımız hataların affedilmesi gerektiğini, kimseyi suçlamamayı, ama özellikle yaptığım hatalar için pişmanlık duymamayı öğrendim.
Zira gördüm ki, geçmişle yaşamak, geçmişe çok bağlanmak prangaya vurulmak gibi bir şey. Geçmişe çok bağlı kaldığınızda, ruhsal manada tekamül şansınız o derece azalıyor. Tekamülünüz için tek yapmanız gereken yola devam etmek, durmadan, duraksamadan... Geçmişle ve kendinizle yüzleşmek ve barışmak... İyi ve kötü yaşananları bir kenara bırakıp, onlara takılmadan, sadece onlardan ders alıp, yola devam etmek...
İşte, onun için bugün dualarımda fiziki dünya değerleri ile bana kötülük yapan insanlara da teşekkür ediyorum. Çünkü, onlar bana yaşattıkları ile benim kendimi daha iyi tanımama yardımcı oldular.
Haydi, gelin siz de bir geçmiş muhasebesi yapın... Barışın geçmişinizle... Atın bu yolda bir adım ve görün bakın yaşam nasıl daha kolay hale geliyor... görün bakın nasıl huzur bulacaksınız...
Haydi, gelin siz de bir geçmiş muhasebesi yapın... Barışın geçmişinizle... Atın bu yolda bir adım ve görün bakın yaşam nasıl daha kolay hale geliyor... görün bakın nasıl huzur bulacaksınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder