Hepimizin dilinden düşmeyen, yaşamın yapı taşlarının çimentosu, sevgi......
Peki, insanlık var olduğundan beri yazılara, şiirlere, filmlere konu olan, dilimize pelesenk olan bu olgu nedir?
Bir kimseye ya da şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten içsel duygu diye tarif edebiliriz. Yani doğuştan var olan, fiziki dünyaya gözümüzü açtığımızda bizimle birlikte olan derin duygu, bir nevi içgüdü de diyebiliriz.
Üstelik sadece biz insanlara mahsus, bizlere bahşedilmiş bir duygu değil, bu diğer canlıların da doğasında olan bir olgu...
Evet, sevgi bir içsel duygu; bu duygunun oluşmasında tabii ki, fiziksel dünya ve onun 5 duyumuza hitap eden yanlarının rolü yadsınamaz.
Ben şahsen sevgiyi iki türlü tarif ediyorum.
Bunlardan birincisi dünya alemiyle ilgili ve yukarıda bahsettiğim fiziksel temelli olan sevgi, diğeri ise ruhani dünyamızla ilgili olan ve bizi doğrudan tekamüle götüren sevgi.
Eğer dünyevi sevgiden bahsedersek; dünya aleminde bize konforu ve rahatlığı sağlayan, bizi iyi hissettiren her şeyi ve kişiyi severiz. Altında bunu besleyen bir neden mutlaka vardır, ancak bu tür sevgide devamlılık bulmak güçtür.
İhtiyaç ve gereklilik bittiği an fiziki aleme bağlı sevgi de biter ve unutulur gider. Çünkü, bu tür sevginin bir temeli yoktur, tamamen dünyevi ihtiyaçlar temelinde anlık veya kısa süreli bir duygudur.
Hatırlarsanız son yazımda "İnsanları sevip eşyaları kullanan bir toplum iken; eşyaları sevip, insanları kullanan bir topluma dönüyoruz" demiştim.
Maalesef, günümüzde fiziki alemde sevgi bu hale geldi, sevgi dejenere olmaya başladı.
Burada yeri gelmişken bir noktayı da sanırım açıklamak lazım.
Özellikle, Türkçede kelime ve manalarda zaman zaman kavram kargaşası yaşarız. Sevgi kelimesi de işte bunlardan bir tanesidir.
Zaman zaman sevgiyle aşkı karıştırırız ki, her ikisi de tamamen farklı şeylerdir. Aşk dediğimiz şeyin aslı ve kaynağı kimyasallardır. Bu bilim adamları tarafından da ispatlanmıştır.
Aşık olan kişide serotonin, östrojen, testosteron, endorfin ve benzer bazı kimyasalların arttığını tespit etmişlerdir. Aşık olduğunuz kişiyi sanki yıllardır aradığınız kişiymiş gibi sanmamız, devamlı yanımızda olmasını arzulamamız ve bağlılık duymamız tamamen bu kimyasallardaki değişikliklerden ötürüdür. Dolayısı ile aşk kimyasal temelli olup, salgıların azalması ile ömrünü tamamlayan bir olgudur. Hani derler ya "Aşkın gözü kördür", bu boşuna söylenmiş bir laf değildir. Bu, bir başka ifade ile bizlerin belli bir süre gerçekleri göremememiz olarak da değerlendirebilir.
Burada aşkı belki de içgüdüsel olarak insan denen varlığın devamı ve neslini sürdürebilmesi için tasarlanmış bir mekanizma olarak da değerlendirebiliriz.
Peki, sevgi böyle bir şey midir?
Aşk'la arasındaki farklılıklara şöyle bir göz atalım isterseniz.
Sevgi şefkat ise aşk tutkudur. Sevgi ruh temelli, aşk ego temellidir. Sevgi ruhu beslerken aşk egomuzu besler. Birisi isterken, diğeri vericidir. Aşkta arzu vardır, istekler vardır, sevgi de tam tersi talep yoktur, sevgide karşılıksız vermek vardır, paylaşmak vardır.
Eğer sevgiyi insan sevgisi olarak ele alacaksak, bunu bir kişiye karşı duyulan ilgi ve bağlılık olarak tanımlayabiliriz.
Burada kişinin cinsiyetinin hiç önemi yoktur. Gerçek sevgiyi özümsemiş kişilerde kadın erkek hiç fark etmez. Ancak, fiziki dünyaya bağlı kişiler ve sevgiden yoksun kalmış topluluklar farklı cinse olan sevgiyi hep yanlış anlamış, cinsiyet temelli yaklaşım sergilemişlerdir. Bir erkeğin kadını veya bir kadının erkeği sevmesi, hep cinsel bir temele oturtulmaya çalışılmıştır.
Sevgi bir kültürdür, görgüdür. Görerek, eğitilerek öğrenilir. Kısacası öğrenilen bir şeydir. Doğduğumuz andan itibaren aileden başlayıp tüm yaşamımızda tuğla gibi üst üste koyarak yükselen bir merdivendir. Bu merdiven bizi ruhsal zenginliğe doğru çıkarır. Sevginin gelişmesi için mutlaka bir sürece ihtiyaç vardır. Sevgi ilgi ister, sevgi alaka ister, sevgi emek ister, sevgi gayret ister, sevgi süreklilik ister, en önemlisi de sevgi fedakarlık ister.
Kısacası sevgi zahmetli bir şeydir, sadece tadına varanlar, anlamını içine sindirmiş olanlar bu konuda çaba gösterir.
Çevrenize şöyle bir bakın; nerede mutsuz, huzursuz, kendisiyle ve çevresiyle kavgalı birisi görüyorsanız bilin ki, sevgiden yoksun birisidir. Özellikle çocukluğunda aile içinde sevgiden uzak kalmış kişiler bunun en iyi örneğidir.
Aşk'la arasındaki farklılıklara şöyle bir göz atalım isterseniz.
Sevgi şefkat ise aşk tutkudur. Sevgi ruh temelli, aşk ego temellidir. Sevgi ruhu beslerken aşk egomuzu besler. Birisi isterken, diğeri vericidir. Aşkta arzu vardır, istekler vardır, sevgi de tam tersi talep yoktur, sevgide karşılıksız vermek vardır, paylaşmak vardır.
Eğer sevgiyi insan sevgisi olarak ele alacaksak, bunu bir kişiye karşı duyulan ilgi ve bağlılık olarak tanımlayabiliriz.
Burada kişinin cinsiyetinin hiç önemi yoktur. Gerçek sevgiyi özümsemiş kişilerde kadın erkek hiç fark etmez. Ancak, fiziki dünyaya bağlı kişiler ve sevgiden yoksun kalmış topluluklar farklı cinse olan sevgiyi hep yanlış anlamış, cinsiyet temelli yaklaşım sergilemişlerdir. Bir erkeğin kadını veya bir kadının erkeği sevmesi, hep cinsel bir temele oturtulmaya çalışılmıştır.
Sevgi bir kültürdür, görgüdür. Görerek, eğitilerek öğrenilir. Kısacası öğrenilen bir şeydir. Doğduğumuz andan itibaren aileden başlayıp tüm yaşamımızda tuğla gibi üst üste koyarak yükselen bir merdivendir. Bu merdiven bizi ruhsal zenginliğe doğru çıkarır. Sevginin gelişmesi için mutlaka bir sürece ihtiyaç vardır. Sevgi ilgi ister, sevgi alaka ister, sevgi emek ister, sevgi gayret ister, sevgi süreklilik ister, en önemlisi de sevgi fedakarlık ister.
Kısacası sevgi zahmetli bir şeydir, sadece tadına varanlar, anlamını içine sindirmiş olanlar bu konuda çaba gösterir.
Çevrenize şöyle bir bakın; nerede mutsuz, huzursuz, kendisiyle ve çevresiyle kavgalı birisi görüyorsanız bilin ki, sevgiden yoksun birisidir. Özellikle çocukluğunda aile içinde sevgiden uzak kalmış kişiler bunun en iyi örneğidir.
Ancak, ben yazımda sevgiyi fiziksel dünya ile ilgili olan tarafından ziyade, ruhani tarafı ile ele alacağım.
Anlatmaya çalışacağım konu, sevginin insanın ruhsal dünyasındaki rolü ve ruhun tekamülündeki önemi olacak. Fiziki aleme dönük sevgi bedeni beslerken, ruhani aleme olan sevgi ruhumuzu besler.
Sevgi bir bilgidir demiştik; öğrenilen, çalışılması gereken bir şey.
Bilgi yanında ruhani sevgide bu aynı zamanda bir algıdır, fiziki dünya değerleri dışında ruhsal zenginliğe ulaşmak için gerekli bir algı.
Sevgi insan denen varlığa ilahi düzen tarafından bağışlanan bir nimettir. Sevgi ruhu besleyen en güzel kaynaklardan birisidir. Tekamülde, tekliğe, hiçliğe ulaşmada yolumuzu aydınlatan bir ışıktır.
Sevgi bir sanattır, kimisi sıradan bir müzik aleti çalar gibi, kimisi bir virtüöz gibi icra eder. Gönül gözü açık kişiler bu konuda en iyi sevgi virtüözleridir. Gerçek sevgiye sahip kişi neden, niçin olmaksızın sever. Gerçek sevgiye sahip kişi şunun için seviyorum, çünkü seviyorum demez... sebepsiz sevebilmektir, gerçek sevgi...
Yunus ne güzel söylemiş... ilahi bir sevgiyle, derin bir felsefeyle...
"Yaradılanı severim, yaradandan ötürü"
Şunu demek istiyor Yunus... beni, bildiğim gördüğüm herşeyi yaratan yüce varlık, ilahi düzen... öyle yüce bir güç, öyle bir düzen ki, hepimizi, her şeyi yaratan bu gücün yarattıklarını sevmemek mümkün mü?...
Sevgiyi arayın bulun, sevmeyi öğrenin ki, ruhunuzu tekamül ettirebilesiniz. Unutmayın, görebilenler için sevgi her yerde....
Bakın, Paul Young 1977 de yaptığı " Love is in the air" şarkısında nasıl tarif etmiş sevgiyi;
Sevgi havada,
Sevgi gördüğümüz her yerde,
Sevgi her tarafta, her seste,
Sevgi ağaçların fısıltısında,
Sevgi denizlerin gürültüsünde,
Sevgi gün doğumunda,
Sevgi gün batımında,
Bilmiyorum gerçek mi, hayal mi?
Sevgi her yerde....
Aramanıza gerek yok.....her yerde sevgi var.... yaradanın tezahürü her yerde....sadece görmeye gayret edin...gönül gözünüzü açın.... görün sevgiyi.... bulun sevgiyi... paylaşın, yayın çevrenize sevgiyi...
paylaştıkça çoğalan tek şey sevgi...
Bizleri tekamüle veya bir başka şekilde ifade edecek olursak, farklı alemlere götürecek tek yol sevgi...
Her fırsatta kullanın sevgi kelimesini... kullanın içini doldurarak, olabildiğince... verin sevginizi karşılıksız, beklemeden, talepte bulunmadan...
Fiziki alemde sevgi ne kadar güçlenir ve yayılırsa, insan denen varlığın ruhsal dünyada ilerlemesi o kadar kolaylaşacak....
Bunu becerebildiğimizde bir başka dünyanın kapısı aralanacak... kendimizi başka bir alemde bulacağız, sevginin yarattığı huzur ile dolu bambaşka bir alemde...
paylaştıkça çoğalan tek şey sevgi...
Bizleri tekamüle veya bir başka şekilde ifade edecek olursak, farklı alemlere götürecek tek yol sevgi...
Her fırsatta kullanın sevgi kelimesini... kullanın içini doldurarak, olabildiğince... verin sevginizi karşılıksız, beklemeden, talepte bulunmadan...
Fiziki alemde sevgi ne kadar güçlenir ve yayılırsa, insan denen varlığın ruhsal dünyada ilerlemesi o kadar kolaylaşacak....
Bunu becerebildiğimizde bir başka dünyanın kapısı aralanacak... kendimizi başka bir alemde bulacağız, sevginin yarattığı huzur ile dolu bambaşka bir alemde...
Deneyin, kaybedecek hiç bir şeyiniz olmayacak, ancak kazanacaklarınızı tahayyül bile edemezsiniz......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder