14 Ekim 2017 Cumartesi

GELECEĞE HAZIR MIYIZ?

Hepimiz gibi, zaman zaman ben de kendime soruyorum. 
Acaba, insan denen varlığın geleceği nedir, nereye doğru gidiyor? Biz insanları nasıl bir gelecek bekliyor?

İnsanlığın geçirdiği evreye şöyle bir bakalım. Bundan milyonlarca yıl önce, çok basit yaşam düzeyi ve algıya sahip insanlık bugün hangi noktaya geldi? 
Bırakın milyonlarca yılı, sadece 20 yıl, 10 yıl, hatta 5 yıl öncesine göre şöyle bir geri dönüp düşünelim. 
Neredeydik, nereye geldik? Daha önce hayalini kuramadığımız şeyler gerçekleşti ve gerçekleşiyor, hem de büyük bir hızla yol katediyor.

Hatırlarsanız, zaman hızlandı diye dönem dönem yazılarımda bahsediyorum.  Hepimiz aslında zamanın hızlı aktığını hissediyor ama anlamlandıramıyoruz. Aslında bu son derece doğru,  hem de logaritmik bir artışla hızlandı zaman denen kavram.
Aslında bu algılama bize bir taraftan  zamanın izafi olduğu kavramını da doğruluyor. "Zaman denen muamma" ve "Zamanı anlamak" başlıklı yazılarımda bu konuda açıklamalar yapmaya çalışmıştım. 

İnsanın yaşı ilerledikçe zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı gibi bir varsayım öne sürülür. Yaşlılar zaman için hızlı akar derler ki, bu tamamen farklı bir şey. Burada bahsedilen tamamen kişinin ruh haliyle yakından alakalı bir algılama şekli. Benim söylemeye çalıştığım, bireysel manada farklı algılamalar değil, tam aksine tüm insanlığı kapsayan bir hızlı zaman akışı.

İşte bu hızlı akan zaman acaba insanlığı yavaş yavaş başka bir noktaya mı taşıyacak? Benim bugün sizlere anlatmaya çalışacağım şey de tam bununla alakalı. 

Evet zaman hızlandı, bunun da bir sebebi var. 
Hatırlarsanız 3 boyutlu dünyamızın zaman faktörünün eklenmesi ile artık 4 boyutlu diye tarif edildiğini hepimiz biliyoruz. 
Peki diğer boyutlar nedir, nasıl bir sistem çalışır?
Biz bunları ne zaman algılayacağız?

Konu spritüel alem olunca, sorularda doğal olarak çok oluyor. 
Bütün bu soruların cevabı bence "insanlık hazır olduğunda" mesajında saklı. Onun için bu haftaki yazımın başlığını "Geleceğe hazır mıyız?" diye koydum.  

Anlayabildiğim ve görebildiğim kadarı ilahi düzen şöyle işliyor; 
"Görevli varlıklar" başlıklı yazımdan hatırlayacağınız üzere iki tür görevli bulunduğundan bahsetmiştik. Bunlardan birisi fiziki alemde insan formunda bulunan görevli varlıklar, yani seçilmiş insanlar idi. Diğer görevli varlıklar ise alemimiz dışında bulunan ve biz insanlara diğer alemlerden gerektiğinde müdahale eden, bizleri yönlendiren görevli varlıklardı.

Görevli varlıklar gerek dünya boyutunda doğrudan, gerekse diğer alemlerden dolaylı olarak insanlığa yol gösteriyor. Bu yol gösterme safha safha insanlığın algılama seviyesi paralelinde yeni bilgilerin insanlığa aktarılması ile oluyor. Önce bir bilgi veriliyor, bu bilginin insanlığa yayılması ve özümsenmesi bekleniyor. 
Burada özümsenme derken, alınan bu bilginin insanlar tarafından kavranması, fiziksel alemde kullanılması ve bu bilginin yaşamın bir parçası haline gelmesini kastediyorum. Dikkat edin, insanlık tarihine baktığınızda gelişmeler de hep böyle olmadı mı? 
Yeni bir bilgi, yeni bir adım ve adım adım ilerleme. Zira her bir yeni bilgi yaşamda yeni bir form ve anlayış yaratıyor. Bu anlayışa ve yaşam formuna uyum sağlamadan bir sonraki adıma geçmek zaten ne teoride, ne de pratikte mümkün olabilir. 
Çünkü, burada göz önünde bulundurmamız gereken çok önemli bir nokta var. Unutmayın beden ruh tarafından kullanılıyor dolayısı ile ruhumuzu tekamül ettirmeye çalışırken ona el kol olan bedenimizi de geliştirmemiz gerekiyor. 

Kısaca söylemek gerekirse; ruh ve beden ikilisi el ele, kol kola birlikte yürüyerek gelişip tekamül ediyor. Bu sayede, her bir yeni bilgide insanlığın fiziksel evriminin sağlanması yanında yeni bir boyuta geçişin  hazırlığı da yapılmış oluyor.
Sıkça verdiğim bir örnekten yola çıkarsak; önce 4 işlemi sonra aritmetiği ve matematiği sonrasında yüksek matematiği öğreniyoruz. Aritmetik bilmeyen birisinin, yüksek matematiği anlamasını bekleyebilir misiniz? 

Başka bir örnek verecek olursak; yeni doğmuş bir bebeği doğduğu gün etle besliyor muyuz? 
Cevap, tabii ki hayır... önce süt, sonra püre ve arkasından yavaş yavaş katı gıdalar ve sonunda et. Dolayısı ile insan denen varlığın bilgiye ihtiyacı var, her gün yeni bir bilgi ve yeni bir adım. 
Fakat hiçbir şey vakti gelmeden, yani insanlık o bilgiyi almaya hazır olmadan verilmiyor.

Yukarıda bahsettiğim gibi dünyadaki ve dünya dışındaki görevli varlıklar burada en önemli rolü üstleniyor. Bugün insanlık tarihine mal olmuş peygamberler, bilim insanı, düşünür, alim, felsefeci, devlet adamları bunların derece derece örneklerini temsil etmektedirler.
Genelde ilham gelerek veya tesadüfen olduğunu zannettiğimiz  buluş ve keşiflerin arkasında hep bu görevli varlıklar ve bu varlıkların diğer alemlerle bilerek veya farkında olmadan sağladıkları iletişim vardır. 

Bunun dışında yine görevli varlıklar kanalı ile bazı insanlar insanlığın geleceği ile önümüze pencereler açarlar. Bu açılan pencere ile o gün için imkanı olmayan ancak gelecekte olabilecek yaşamı ve yaşam şartlarını bize bir vesile ile gösterirler. 
Bunun en basit ve sıkça uygulanan yöntemi bilim kurgu filmleridir. Şöyle geri dönüp bir bakalım. 
Sadece 80'lerde 90'larda izlediğimiz bilim kurgu filmlerine bakarak bunu anlamak mümkün olur. O dönem hayal edilen şeyler bugün gerçek dünyada insan denen varlığın kullanımında. İnanın bana aynı şey bugün gördüğünüz bilim kurgu filmler için de geçerli. Bugün gördüğümüz ve an itibariyle hayal dediğimiz şeyler yarının gerçeği.

Burada şöyle bir sonuç çıkarabiliriz. İnsanlık hayal ettiği şeyleri mutlaka gerçekleştiriyor. Hayal etmenin kapasitesi ve oranı nedir derseniz bu tamamen insanın algı seviyesi ve bilincinin açılması ile alakalı. Bu aynen bir merdivenin basamağını tırmanmak gibi, her bir bilgi yeni bir algı ve algılama, bu sayede yeni bir ilerleme ve arkasından yeni bir algılama, kısacası birbirini takip eden bir süreç.
Dolayısı ile birileri bir takım hayal ürünü dediğimiz kavramları ortaya atıyor... ortaya atılan her bir kavram başka bir alana geçiş için yeni basamaklar oluşturuyor. 

Peki bu kavramlar kimler tarafından ve nasıl hayata geçiyor?
Genellikle insanlık tarihinde bulunan, icat edilen şeylerin arkasında hep bir hikaye vardır. Birilerinin aklına bir anda bir fikir gelir. Bu fikir fiziki boyuta taşınıp elle tutulan gözle görülen hale dönüştürülerek icat olur, keşif olur ve insanlığın günlük hayattaki kullanımına sunulur. Her bir keşif ve icat bir sonrakinin hazırlığı demektir.

Sonuç olarak, yukarıda bahsettiğim zaman başlıklı yazılarımda da değindiğim gibi, geçmiş ve geleceğin aynı anda var olduğundan yola çıkacak olursak, söylenmemiş hiçbir söz, bilinmeyen hiçbir şey yok. 

"Peki bu nasıl olur?" derseniz şöyle izah etmeye çalışayım. 
Eğer geçmiş ve gelecek içinde bulunduğumuz an ile aynı ise bizim gelecek dediğimiz şey şu anda var demektir. 
Tek fark biz insanlar algı seviyesi olarak henüz buna hazır olmadığımızdan göremiyor, anlayıp algılayamıyoruz. 
Ama, algılarımızın açılması ile tüm bu karmaşık ama diğer taraftan çok basit düzeni anlayabileceğiz.
Evet, belki biraz karışık ve karmaşık gelebilir ama şu anda insanlık bu karmaşık durumu anlamak ve algılayabilmek için hazırlanıyor.

Siz sadece hayal edin, hayal etmek bunun ilk basamağı. 
Onun için hayallerinize limit koymayın. 
Unutmayın ki, algılıyabilecekleriniz, hayal edebileceğinizle sınırlı olacak.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder