Yazılarımda sıkça bahsettiğim Ruh - Beden ikilisi ve bu ikilinin ilişkisi hakkında, gelin bu hafta konuya biraz da farklı bir açıdan bakalım...
Şimdiye kadar yazdığım yazılarda ruhun ne olduğu, bedenin yani maddenin nasıl yaratıldığı, maddenin gelişimi ile ruhun evrilmesinin nasıl bir paralellik arz ettiğini okuduk. Anlatmaya çalıştıklarım, bir çok kez ifade ettiğim gibi, okuduğum onlarca eser yanında yaşadıklarım ve bunlara kattığım yorumlardı.
Artık biliyoruz ki; ruh maddeyi, yani insanı kendi tekamülü için bir araç olarak kullanıyor ve doğal olarak ruh tekamülünü sağlarken, madde de gelişim gösteriyor.
Peki, ruh madde ilişkisi diyoruz da, bunun aslı nedir?
Öncelikle düşünce sistemimizde bulunan ve yapımız gereği olması gereken bir algıdan dolayı beden ve ruh ilişkisini tam olarak kavrayamıyoruz. Çünkü insanlık alemi olarak verilecek bilgiye halen tam olarak hazır değiliz, ama her geçen gün yavaş yavaş hazırlandığımızı da ifade etmek gerekir.
Aslında kavrayamama sebebi çok basit. Bir tarafta zamanla birlikte 4 boyutlu fiziki dünyanın elle tutulur gerçekleri, diğer tarafta ise elle tutulamayan, tam olarak da izah edilemeyen bir kavram, ruhlar alemi... doğal olarak fiziki alemi 5 duyu ile algılarken, diğerini algılayamıyoruz.
Çok yakın zamana kadar insanlık alemi için ruh alemi tamamen bir bilinmezlik alanı iken, insanlığın bulunduğu dönem itibariyle bu bilinmezlik artık değişmeye başlamıştır. Zira, bu bir gerekliliktir. Artık yeni bir çağa, yeni bir döneme geçen insanlığın buna ihtiyacı bulunmakta, insanlık bununla tanışmalıdır.
Peki, bu bilinmezliğin artık daha anlaşılır olma sebebi nedir?
Bu değişikliğin en önemli sebebi bana göre artık çağımızda insan denen varlığın algılarının açılması, bilinç denen kavramın öne çıkması. Kısacası, insan denen varlığın ruhuyla tanışması.
Ruhuyla tanışan varlık için artık yeni bir dönem başladı. Zira, bu tanışma yeni bilinmez alanların kapısını araladı. Binlerce yıldır bizler için gri olan rüya alemi netleşmeye başladı. Rüya diye gördüğümüz bazı şeylerin, rüyadan öte şeyler olduğunu algılamaya, anlamaya başladık. Her gece uykumuzda, ruhumuzun gün boyu yaşadıklarımızın hesaplaşmasını yaptığını gördük.
Hatta, son yıllarda bedene hapis yaşadığını zannettiğimiz ruhun, aslında sıkça beden dışına çıktığını, ancak bunun farkında olmadığımız gerçeği ile yüzleştik. Aslında hepimizin yaşam boyu başımızdan geçen ama algılayamadığımız için farkına varamadığımız beden dışı deneyimle tanıştık. Bugün bu konu artık bilimsel çalışmaların araştırma sahası haline gelmiş, bu alanda çok fazla akademik çalışmalar yapılmaktadır.
Birçok insan beden dışı deneyim tekniklerini geliştirip bu deneyimi defalarca yaşamaktadırlar. Bu, eminim ki yakın gelecekte tüm insanlığın farkına vardığı bir kavram haline gelecek. Bunun en önemli gerekçesi, biraz önce söylediğim gibi insanlığın içinde bulunduğu dönem ve bu dönemin bir gerekliliği. Unutmayın, bir değişim yaşıyoruz ve bütün bu farkındalığın tek sebebi yeni düzenle tanışmamız, yeni düzene uyum sağlayabilmemiz.
Artık, içimiz dışımız, sağımız solumuz sanal alem oldu. Dikkat edin, insanlık toplu yaşamdan bireysel yaşama doğru hızlı bir geçiş içinde. Büyük aileler bir bir ortadan kalkıyor, hatta aile kavramının kendisi yavaş yavaş ortadan kalkıyor.
Sanal alemle tanıştık, daha bundan 5-10 yıl öncesi hayatımızda olmayan bir kavramla. Şöyle bir düşünün, 3-4 arkadaş buluşup bir yere gidiyorsunuz, normalde ne yapmanız gerekir?
Peki sanal alem bir tesadüf mü?
Öncelikle düşünce sistemimizde bulunan ve yapımız gereği olması gereken bir algıdan dolayı beden ve ruh ilişkisini tam olarak kavrayamıyoruz. Çünkü insanlık alemi olarak verilecek bilgiye halen tam olarak hazır değiliz, ama her geçen gün yavaş yavaş hazırlandığımızı da ifade etmek gerekir.
Aslında kavrayamama sebebi çok basit. Bir tarafta zamanla birlikte 4 boyutlu fiziki dünyanın elle tutulur gerçekleri, diğer tarafta ise elle tutulamayan, tam olarak da izah edilemeyen bir kavram, ruhlar alemi... doğal olarak fiziki alemi 5 duyu ile algılarken, diğerini algılayamıyoruz.
Zaman, zaman bilinç diye de tarif ettiğimiz karmaşık kavram aslında ruhun bir tür yansıması ama bu yansımayı doğru okuyabiliyor muyuz?
Aslında, bir bilinmezin içinde oraya buraya savrulup duruyoruz.
Fakat, dikkat ederseniz özellikle son yıllarda, bu konu farklı bir şekilde algılanmaya ve birçok insan tarafından da çok farklı değerlendirilmeye başlandı. Kavramlar değişti, literatüre bir takım yeni kavramlar girdi.
Aslında, bir bilinmezin içinde oraya buraya savrulup duruyoruz.
Fakat, dikkat ederseniz özellikle son yıllarda, bu konu farklı bir şekilde algılanmaya ve birçok insan tarafından da çok farklı değerlendirilmeye başlandı. Kavramlar değişti, literatüre bir takım yeni kavramlar girdi.
Sıkça dile getirmeye çalıştığım gibi insanlık yeni bir rotaya, yeni bir çağa doğru hızla yol alıyor. Özetlemek gerekirse, insanlık olarak yeni bilgiye hazırlanıyor ve alıştırılıyoruz.
Gelin şimdi ruh beden ilişkisini biraz daha derinlemesine inceleyelim. Ancak, bunu yaparken alışkın olduğumuz kavramları bir kenarda tutup, hayal gücümüzü kullanmamız gerekecek.
Biraz önce değindiğim gibi beden fiziki bir varlık, ancak bunu kontrol eden, kumanda eden, yönlendiren bir güç var.
Bu gücü ruh olarak adlandırıyoruz. Aslında bir enerji formu ve buna dünya zamanı ile ömür biçecek olursak ölümsüz...
Gelin şimdi ruh beden ilişkisini biraz daha derinlemesine inceleyelim. Ancak, bunu yaparken alışkın olduğumuz kavramları bir kenarda tutup, hayal gücümüzü kullanmamız gerekecek.
Biraz önce değindiğim gibi beden fiziki bir varlık, ancak bunu kontrol eden, kumanda eden, yönlendiren bir güç var.
Bu gücü ruh olarak adlandırıyoruz. Aslında bir enerji formu ve buna dünya zamanı ile ömür biçecek olursak ölümsüz...
Tabii ki, beden dediğimiz varlık kendi içinde karmaşık mekanizması olan, canlı bir organizma ve ruh beden ilişkisinde bu mekanizmanın çok önemli görevi olduğu yadsınamaz.
Ben bu yazımda, bedenin fiziki yapısından ziyade ikili ilişkinin spiritüel tarafını inceleyeceğim. Zira, beden dediğimiz fiziki varlık konusunda bilim insanları bir takım çalışmalar yapıyor ve bu konuda ruha göre daha fazla elle tutulur bilgi sahibiyiz.
Fakat, elle tutulup gözle görülen bir şey olmayan ruh kısmı için bunu söylemek an itibariyle pek mümkün değil. Bu alan daha muamma olduğu için , gelin spiritüel alemi biraz daha anlamaya gayret edelim.
Ruh dediğimiz şey doğduğumuz andan beden ölümü gerçekleşene kadar, yani yaşam senaryosu boyunca bedenle birlikte yaşamak durumunda kalan bir şey, adeta bir tutsaktır. Ancak, bugün geldiğimiz nokta itibariyle aslında bunun böyle olmadığını görüyoruz.
Ben bu yazımda, bedenin fiziki yapısından ziyade ikili ilişkinin spiritüel tarafını inceleyeceğim. Zira, beden dediğimiz fiziki varlık konusunda bilim insanları bir takım çalışmalar yapıyor ve bu konuda ruha göre daha fazla elle tutulur bilgi sahibiyiz.
Fakat, elle tutulup gözle görülen bir şey olmayan ruh kısmı için bunu söylemek an itibariyle pek mümkün değil. Bu alan daha muamma olduğu için , gelin spiritüel alemi biraz daha anlamaya gayret edelim.
Ruh dediğimiz şey doğduğumuz andan beden ölümü gerçekleşene kadar, yani yaşam senaryosu boyunca bedenle birlikte yaşamak durumunda kalan bir şey, adeta bir tutsaktır. Ancak, bugün geldiğimiz nokta itibariyle aslında bunun böyle olmadığını görüyoruz.
Çok yakın zamana kadar insanlık alemi için ruh alemi tamamen bir bilinmezlik alanı iken, insanlığın bulunduğu dönem itibariyle bu bilinmezlik artık değişmeye başlamıştır. Zira, bu bir gerekliliktir. Artık yeni bir çağa, yeni bir döneme geçen insanlığın buna ihtiyacı bulunmakta, insanlık bununla tanışmalıdır.
Peki, bu bilinmezliğin artık daha anlaşılır olma sebebi nedir?
Bu değişikliğin en önemli sebebi bana göre artık çağımızda insan denen varlığın algılarının açılması, bilinç denen kavramın öne çıkması. Kısacası, insan denen varlığın ruhuyla tanışması.
Ruhuyla tanışan varlık için artık yeni bir dönem başladı. Zira, bu tanışma yeni bilinmez alanların kapısını araladı. Binlerce yıldır bizler için gri olan rüya alemi netleşmeye başladı. Rüya diye gördüğümüz bazı şeylerin, rüyadan öte şeyler olduğunu algılamaya, anlamaya başladık. Her gece uykumuzda, ruhumuzun gün boyu yaşadıklarımızın hesaplaşmasını yaptığını gördük.
Hatta, son yıllarda bedene hapis yaşadığını zannettiğimiz ruhun, aslında sıkça beden dışına çıktığını, ancak bunun farkında olmadığımız gerçeği ile yüzleştik. Aslında hepimizin yaşam boyu başımızdan geçen ama algılayamadığımız için farkına varamadığımız beden dışı deneyimle tanıştık. Bugün bu konu artık bilimsel çalışmaların araştırma sahası haline gelmiş, bu alanda çok fazla akademik çalışmalar yapılmaktadır.
Birçok insan beden dışı deneyim tekniklerini geliştirip bu deneyimi defalarca yaşamaktadırlar. Bu, eminim ki yakın gelecekte tüm insanlığın farkına vardığı bir kavram haline gelecek. Bunun en önemli gerekçesi, biraz önce söylediğim gibi insanlığın içinde bulunduğu dönem ve bu dönemin bir gerekliliği. Unutmayın, bir değişim yaşıyoruz ve bütün bu farkındalığın tek sebebi yeni düzenle tanışmamız, yeni düzene uyum sağlayabilmemiz.
Artık, içimiz dışımız, sağımız solumuz sanal alem oldu. Dikkat edin, insanlık toplu yaşamdan bireysel yaşama doğru hızlı bir geçiş içinde. Büyük aileler bir bir ortadan kalkıyor, hatta aile kavramının kendisi yavaş yavaş ortadan kalkıyor.
Sanal alemle tanıştık, daha bundan 5-10 yıl öncesi hayatımızda olmayan bir kavramla. Şöyle bir düşünün, 3-4 arkadaş buluşup bir yere gidiyorsunuz, normalde ne yapmanız gerekir?
Konuşur sohbet eder, iletişim kurarsınız.
Peki öyle mi oluyor?
Maalesef hayır, Bir müddet sonra herkes telefonunu eline alıp, başka bir aleme dalıyor. İşte sanal alemin içine böyle girip, aslında fiziki alemden nasıl da uzaklaşıyoruz. Herkes bir ekran karşısında saatlerce vakit geçiriyor. Yaşamın her alanı neredeyse sanal olmaya başladı.
Peki öyle mi oluyor?
Maalesef hayır, Bir müddet sonra herkes telefonunu eline alıp, başka bir aleme dalıyor. İşte sanal alemin içine böyle girip, aslında fiziki alemden nasıl da uzaklaşıyoruz. Herkes bir ekran karşısında saatlerce vakit geçiriyor. Yaşamın her alanı neredeyse sanal olmaya başladı.
Peki sanal alem bir tesadüf mü?
Hayır, sanal alem bir gereklilik. Çünkü, bulunduğumuz boyut dışındaki boyutlara adapte olabilmemiz için önce alışmamız gerekiyor.
Beden dışı deneyimler bir tesadüf mü?
Beden dışı deneyimler bir tesadüf mü?
Hayır, bu da bir gereklilik. Rüyalar veya daha ötesi beden dışı deneyim dediğimiz fenomen bizim diğer alemlerle kurduğumuz bir ilişki.
Bugün artık insanlığın çok büyük bir bölümü, tüm varlıkların bir enerji olduğu konusunda hemfikir. Dikkat edin, yeni bir söylem dillerde dolaşıyor; yaşamın kendisi aslında bir illüzyon ve hepimiz kendi yaşamlarımızı kendimiz yaratıyoruz...
Kısacası, yaşamımızın yapımcısı, yazarı ve oyuncusuyuz.
Yaşamımızda yazdığımız senaryoyu sahne gibi düşünürseniz, neler lazım size bu sahnede?.... Bir takım oyuncular ve bu oyuncular yanında sahne dekoru ve bu sahneyi dolduracak şeylere, figüranlara ihtiyaç var. İşte, bu noktada literatüre giren yeni kavramlar var. "Back Drop People" veya "Back Fill People",
Kısacası, yaşamımızın yapımcısı, yazarı ve oyuncusuyuz.
Yaşamımızda yazdığımız senaryoyu sahne gibi düşünürseniz, neler lazım size bu sahnede?.... Bir takım oyuncular ve bu oyuncular yanında sahne dekoru ve bu sahneyi dolduracak şeylere, figüranlara ihtiyaç var. İşte, bu noktada literatüre giren yeni kavramlar var. "Back Drop People" veya "Back Fill People",
Türkçe ifade etmek gerekirse, "sahne dekoru" veya "senaryo figüranları" kavramları hayatımıza girdi.
Ben şahsen bunu yaşamımda sıkça yaşıyor ve her geçen gün fazlasıyla hissediyorum. Özellikle kalabalık yerlerde gördüğüm insanların veya gördüğümü zannettiğim insanların çok önemli bir bölümünün gerçek olmadığı kanaatine varıyorum.
Burada çok önemli bir hatırlatma yapma ihtiyacı duyuyorum; Unutmayın ki, yaşam senaryonuzdaki gerçek aktörlerin bunlarla alakası yok. Bu gördüklerimiz figürandan, sahne dekorundan öte şeyler değil, sadece çok daha düşük frekansta enerji şekillenmeleri. Bunlar için dolgu malzemesi de diyebiliriz.
Dünyada bulunma sebebimizin bir tek gayesi var. Bu, daha önce de çokça dile getirdiğim, tekamül edip, enerjiyi manipüle etmeyi öğrenmek... Yani, düşündüğünü canlandırıp hayata geçirebilmek.
Bugün büyük bir çoğunluğu ile insanlık alemi diğer alemleri bilmese de, böyle bir şeyin varlığına inanıyor. Maddi aleme tümünden bağlı, materyalist düşünceyi savunan insanların bile çok büyük bir bölümü artık ilahi bir güçten, ilahi bir düzenden, başka alemlerin varlığından bahsetmektedirler.
Zira, onlar da insanlık aleminin bir parçası olarak bu değişimi bir türlü hissetmek durumundalar...
Ben şahsen bunu yaşamımda sıkça yaşıyor ve her geçen gün fazlasıyla hissediyorum. Özellikle kalabalık yerlerde gördüğüm insanların veya gördüğümü zannettiğim insanların çok önemli bir bölümünün gerçek olmadığı kanaatine varıyorum.
Burada çok önemli bir hatırlatma yapma ihtiyacı duyuyorum; Unutmayın ki, yaşam senaryonuzdaki gerçek aktörlerin bunlarla alakası yok. Bu gördüklerimiz figürandan, sahne dekorundan öte şeyler değil, sadece çok daha düşük frekansta enerji şekillenmeleri. Bunlar için dolgu malzemesi de diyebiliriz.
Dünyada bulunma sebebimizin bir tek gayesi var. Bu, daha önce de çokça dile getirdiğim, tekamül edip, enerjiyi manipüle etmeyi öğrenmek... Yani, düşündüğünü canlandırıp hayata geçirebilmek.
Bugün büyük bir çoğunluğu ile insanlık alemi diğer alemleri bilmese de, böyle bir şeyin varlığına inanıyor. Maddi aleme tümünden bağlı, materyalist düşünceyi savunan insanların bile çok büyük bir bölümü artık ilahi bir güçten, ilahi bir düzenden, başka alemlerin varlığından bahsetmektedirler.
Zira, onlar da insanlık aleminin bir parçası olarak bu değişimi bir türlü hissetmek durumundalar...
Bunun da sebebi aslında çok basit. Eğer insanlık alemi ve fiziki dünya başka bir boyuta taşınıyor ve değişim geçiriyorsa, bu tümü için geçerli olan, tümünü kapsayan bir şey. Ancak, bu tümün içinde bir kısmı bu değişimi başında, bir kısmı sonunda yakalıyor.
Şöyle bir örnek vermek gerekirse;
Şöyle bir örnek vermek gerekirse;
Kuşların uçuşunu gözünüz önüne getirin. Sürü halinde uçuyorlar ve bunun bir kısmı önde, bir kısmı ortada, bir kısmı ise en geride.
Eğer gördüğünüz büyük resme bakacak olursanız ne diyorsunuz?
Kuşlar uçuyor, yani uçuş eylemi bütün kuşlar için geçerli. Önde uçan da, arkada uçan da aynı noktaya uçuyorlar. Tek fark, önde gidenin varılacak noktaya, arkadan gelenlerden önce ulaşması.
Eğer gördüğünüz büyük resme bakacak olursanız ne diyorsunuz?
Kuşlar uçuyor, yani uçuş eylemi bütün kuşlar için geçerli. Önde uçan da, arkada uçan da aynı noktaya uçuyorlar. Tek fark, önde gidenin varılacak noktaya, arkadan gelenlerden önce ulaşması.
İşte, insanlık için bu örneği verebiliriz.
Ruhsal dünyayı kavramak ve anlamak bazı insanlar için daha önce, bazıları için daha sonra olmaktadır. Ama, neticede tüm insanlık için bu gelişim yaşanacaktır ve aslında bulunduğumuz an itibariyle de yaşanmaktadır.
Bir basamak sonrasını anlayabilmek ve ona hazırlanabilmek için özel bir dönemden geçiyoruz. Bizlerin fiziki dünya dediği şey de bir algı. İnsanlık olarak içinde yaşadığımız bu dönemde bunu görüyor ve bunu anlamaya çalışıyoruz. Konuyu biraz daha açacak olursak, aslında insanlık olarak fiziksel alemden yavaş yavaş uzaklaşıyor, başka alemlerin içine doğru gidiyoruz.
Doğal olarak yeni bir alem demek yeni şeyler, yeni şartlar, kurallar ve yeni düzen demek...
Sorun çevrenize, herkes özellikle son 10 yılın nasıl geçtiğini bilmiyor, çoğu anlayamadı bile.
Bu süreçte zaman algımız nasıl değişti, farkında mısınız?
Çoğumuza yaşam bir rüya gibi geliyor, bunun böyle olmasının tek sebebi fiziki alemden yavaş yavaş uzaklaşıyor olmamız.
İşte, bugün yaşadıklarımız tamamen buna hazırlık ve bu yeni sürece adaptasyondan başka bir şey değil.
Ruhsal dünyayı kavramak ve anlamak bazı insanlar için daha önce, bazıları için daha sonra olmaktadır. Ama, neticede tüm insanlık için bu gelişim yaşanacaktır ve aslında bulunduğumuz an itibariyle de yaşanmaktadır.
Bir basamak sonrasını anlayabilmek ve ona hazırlanabilmek için özel bir dönemden geçiyoruz. Bizlerin fiziki dünya dediği şey de bir algı. İnsanlık olarak içinde yaşadığımız bu dönemde bunu görüyor ve bunu anlamaya çalışıyoruz. Konuyu biraz daha açacak olursak, aslında insanlık olarak fiziksel alemden yavaş yavaş uzaklaşıyor, başka alemlerin içine doğru gidiyoruz.
Doğal olarak yeni bir alem demek yeni şeyler, yeni şartlar, kurallar ve yeni düzen demek...
Sorun çevrenize, herkes özellikle son 10 yılın nasıl geçtiğini bilmiyor, çoğu anlayamadı bile.
Bu süreçte zaman algımız nasıl değişti, farkında mısınız?
Çoğumuza yaşam bir rüya gibi geliyor, bunun böyle olmasının tek sebebi fiziki alemden yavaş yavaş uzaklaşıyor olmamız.
İşte, bugün yaşadıklarımız tamamen buna hazırlık ve bu yeni sürece adaptasyondan başka bir şey değil.
Önemli olan bu değişime kim, nasıl ve ne zaman ayak uyduracak?
Ruhun izafiliği,
YanıtlaSilÜçüncü boyuta varışı açıklar mı?
Bilsem sormazdım.
Sadece düşünüyorum!
Üçüncü boyuttan kasıt 3 boyutlu dünyamız ise ruh beden ilişkisinde şöyle tahayyül etmek gerekir. Ruh var olan ama göremediğimiz, bugün ki algı düzeyi ile algılayamadığımız bir şey. Aslında biz dediğimiz şey... düşüncemiz, bilincimizin ötesi yani alt bilincimizde taşıdıklarımız... Dolayısı ile göremediğimiz ama var olan bir şeyden bahsediyorsak, bugün ki algı düzeyimizle algılamamızı beklemek biraz zor. Peki, bu olmayacak mı dersen? Bence insanlık artık bunu algılamaya başladı...dikkat et ne kadar insan ve bilim insanı artık fizik ötesi boyuttan bahsetmeye başladı... Ortalıkta o kadar çok hikaye ve yaşanmışlık var ki.... insanlığın algısı yavaş yavaş açılıyor... sadece biraz zaman.. yeni doğan bir çocuğun süt emerken sebze püresi yemesine geçiş sürecindeyiz.... bunun bir sonrası yeni boyutlara geçiş ve algılama..... peki sonu nereye gidiyor dersen?..... düşünsel varlıklara doğru hızla gidiyoruz...içinde yaşadığımız dönem "sanal dünya" dediğimiz şey tam da bunun hazırlık safhası diye düşünüyorum...
SilSevgi ve selamlar.